Anayasa Mahkemesi, uyuşturucu ve keyif verici madde alarak araç kullananların ehliyetinin süresiz alınmasını öngören yasa hükmünü iptal etti.
Bu idari yaptırımı hakkaniyete uygun bulmayan Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla ehliyetler süresiz geri alınamayacak.
Anayasa Mahkemesi'nin, Tokat 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin başvurusu üzerine verdiği kararın gerekçesi Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı.
Yerel mahkeme, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 48/6. maddesinde düzenlenen, ''uyuşturucu ve keyif veren madde alarak araç kullananların sürücü belgesinin süresiz geri alınacağı'' hükmünün Anayasa'da güvence altına alınan seyahat özgürlüğünü kısıtladığı ve ölçüsüz olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.
Gerekçeli kararda, Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık devlet olduğu hatırlatıldı.
Yasa koyucunun, Anayasa'ya ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla toplumda hangi eylemlerin suç sayılacağı ve suç sayılan bu eylemlerin hangi tür ve ölçüde cezai yaptırıma bağlanacağı konusunda anayasal sınırlar içinde takdir yetkisine sahip olduğu anlatılan gerekçeli kararda, bu yetkinin idari yaptırımlar bakımından da geçerlilik taşıdığı kaydedildi. Hukuk devletinde, ceza hukuku alanında olduğu gibi idari yaptırımlara ilişkin düzenlemelerde de kuralların, önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun olarak ölçülü, adil ve orantılı olması gerektiğine işaret edilen kararda, şunlar kaydedildi:
''Ceza hukukunda, doğrudan doğruya bir suçun karşılığı olmak üzere öngörülen asli cezanın yanında, bu cezanın etkisini artırmak, suç işlenmesinde caydırıcılığı sağlamak için asli cezaya ek olarak, kimi hak yoksunlukları da getirilmiştir. Ancak ceza hukuku alanında olduğu gibi hak yoksunluğu getiren diğer düzenlemelerde de hukuka aykırı eylemle yaptırım arasında adalet ve hakkaniyet ilkelerine uygunluk bulunmalıdır.
İtiraz konusu kuralın, toplumun, refah, huzur ve mutluluğunu etkileyen trafik kazalarının önlenmesini sağlamak, dolayısıyla kişilerin can ve mal güvenliğini ve kamu düzenini korumak amacıyla öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bu düzenlemenin anayasal sınırlar içinde yasa koyucunun takdirinde olduğu açıktır. Ancak itiraz konusu kuralda, sürücü belgesinin geri alınmasının düzenlendiği diğer kuralların aksine muayene ve tedavi tedbirine yer verilmemesi, kişinin tedavi ve ıslah olması halinde sürücü belgesi almasına imkan tanınmaması, güvenli sürüş yeteneğini kaybetme ölçütüne yer verilmemesi ve belirli sürelerle kademelendirmenin de yapılmaması nedeniyle kuralın hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracağı açıktır. Ayrıca, yaptırımlarda güdülen asıl amacın işlediği suçtan dolayı kişinin ıslah olmasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması olduğu dikkate alındığında, itiraz konusu kuralla süresiz bir hak yoksunluğu getirilmesi, yaptırımların ıslah edici yönüyle de bağdaşmamaktadır. Kural, Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırıdır. İptali gerekir.''
Yüksek mahkeme, yasa hükmünü ''hukuk devleti'' ilkesi yönünden iptal ederken, yerel mahkemenin ''seyahat özgürlüğü'' ilkesi yönünden itirazıyla ilgi kurmadı.
Anayasa Mahkemesi, iptal kararı nedeniyle doğan boşluğu, kamu düzenini ihlal edici nitelikte görerek, iptal hükmünün 6 ay sonra yürürlüğe girmesini kararlaştırdı.