Güncel:
31 NUMARALI REKLAM ALANI
ZİHNİYET POLİSLİĞİ

son 

Düşünce  ve  ifade  özgürlüğü,  hem anayasamız, hem yasalarımız ve hem de tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Kağıt üzerinde hiçbir sorun yok gibi görünüyor. Ancak uygulamaya baktığımız zaman, sorunlar dağ gibi büyüyor.  
    .

     Devletin  hiçbir  organının  işi "zihniyet polisliği" yapmak değildir. Hele yargının böyle bir işi, görevi, amacı hiç olamaz, olmamalıdır. Ama uygulamaya baktığımız zaman, tarafsız olması gereken yargımız bile, zaman zaman zihniyet polisliğine soyunabiliyor.
        Peki nedir "zihniyet polisliği"? Zihniyet polisliği; devletin resmi ideolojisine,
ezberlere ve tabulara uygun bulunmayan,"makbul" görülmeyen bir düşünceyi
emniyet kuvvetleri veya yargı yoluyla susturmaya çalışmak, onu "suçlu" ilan
etmektir. Oysa zihniyetle, düşünceyle mücadele, ancak zihinsel ve siyasal
ortamlarda, yine düşünce yoluyla olabilir. Bunu siyasiler, gazeteciler,
akademisyenler yapabilir. Ancak yargı yapamaz, yapamamalıdır. Örneğin, normal bir ceza davasında kanıt olarak yer almasına gerek olmayan, özel hayatın teşhir edilmesinin, insanların küçük düşürülmesinin adil yargılamayla, dolayısıyla hukuk ile hiçbir ilgisi yoktur. Yine yargı, kişilerin dini, dili, ırkıyla uğraşmaz, buna göre kişileri sorgulamaz, yargılayamaz.         .
     Ülkemizde, çok farklı toplumsal kesimlerin de eşit söz hakkına sahip olmaları gerçeğiyle artık yüzleşmemiz lazım. Toplumda kimsenin bir başkasından üstünlüğü, ayrıcalığı yoktur, olmamalıdır. Herkes düşüncelerini hiçbir baskı hissetmeden açıkça rahatlıkla ifade edebilmelidir. Açıklıktan, şeffaflıktan, özgürlükten hiçbir zarar gelmez. Oysa kapalılıktan, baskıdan ve sansürden her türlü tehlike beklenebilir.                .
     Doğruya, gerçeğe ve senteze ancak bu şekilde ulaşabiliriz. Özellikle aydınlar, sanatçılar, yazarlar, söylemleri ve eylemlerinden dolayı kösteklenmemeli, desteklenmelidir. Çünkü toplumları ileriye taşıyan, tabulardan ve ezberlerden kurtaran onlardır. Aydınlarını ve sanatçılarını susturan ülkelerin ilerledikleri görülmemiştir. Tam aksine, geriye gittiklerinin en güzel örneğini on yıllardır ülkemiz vermiştir.
     Geçtiğimiz günlerde sanatçı Hülya Avşar'ın bir gazetemize verdiği röportaj nedeniyle soruşturmaya uğraması, bunun son örneği olmuştur. Bu tür soruşturmaların son olmasını diliyoruz. Hülya Avşar'ın röportajı yayınladığında okumuştum. Soruşturma açıldığında yeniden okudum. Ortada soruşturma açılmasını gerektiren hiçbir şey göremedim. Soruşturmayı açan Sayın Savcı da pişmanlık duymalı ki, emekliliğini isteyip Noter olmayı seçmiş. Bu soruşturmadan muhtemelen hiçbir şey çıkmayacak, dava açılmayacaktır. Zihniyet polisliği yapanlara yine hiçbir şey olmayacak. Ancak olan, kör topal ilerleyen demokrasimize, güzel ülkemizin içeride ve dışarıdaki imajına olacaktır

         Av. Kemal AKKURT

Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

Danimarka Meclisinde Halepce Anma Programi Düzenlendi
12 Martta Danimarka Meclisinde Halepce Anma Programi Düzenlendi

Haberi Oku