Kürt aşiretlerinin Konya ve çevresinde ne zaman yerleştikleri konusunda kesin bir tarih belirtmek zor. Ancak 1760'lardan önce buraya geldikleri bilinmektedir. 1850'li yıllarda, Fransız asıllı cografyacı Perrot, Haymana Kürtleri ile söyleşiler gercekleştirdiğinde, Kürtlerin en az birkaç kuşak önce buraya geldiklerini aktarmaktadır.
18. yüzyıl boyunca Kürt aşiretleri doğudan (buralara doğru) gelmeye başladılar. Devlet dairelerinin bu göçer aşiretler üzerindeki kontrolü çok az idi. Bunlar, 1880'lerde Osmanlı idari kayıtlarına alınarak, sultana vergi verir duruma getirildiler.
Göçerlerin yerleşik duruma getirilmeleri süreci, çatışmalı geçti. Yani hiç de kolay olmadı. Bu acılı dönüşümün aynısı, Çukurova'daki göçer aşiretlerde de yaşandığı ve yerleşik duruma gelebilmek için eski yaşam biçimlerini terketmeye zorlandığı anlamına geldiği konusu, Yaşar Kemal tarafından da birçok romanında kaleme alınmıştır.
Aynı şeyler Konya Ovası'nda köyler imar edilirken de pratikte yaşandı. Bu tip bir baskı Osmanlılarca Kulu civarlarında yazlak otlak bölgeleri olan Kürtlere karşı uygulandı. Yaşam biçimleri birçok yönden sınırlandı ki bunlar en son olarak eski yaşam biçimlerini terketmeye mecburi bırakıldılar.
Yerleşik düzene geçiş su anlama geliyordu: Bir aşiret ya da akraba grubuna bir otlak bölgesi verilecek, daha sonra buraya binalar inşa edilecek ve yerleşik hale gelinecekti. Daha önce, Osmanlı imparatorluğu dönemi boyunca, tıpkı TC tarafından da uygulandığı gibi, devlete ait topraklar yeni yerleşim yerleri, köylerin kurulmasi için dağıtılmıştır. Bu şekilde, önceleri göçerler, daha sonraları göçmenler, hemde Balkanlar'dan ve Orta Asya'dan getirilerek buralara uyumlu bir hale sokulmak için yerleşik hale getirildi.
18. yüzyıl ortalarından sonra Kulu çevresinde yeni köyler kuruldu. Bundan başka yaz boyunca gezinilen yaylalar, yerleşik hale dönüştürüldü. Bu genellikle daha sonraları yerleşik hale gelecek göçerleri ilgilendiriyordu.
Günümüzde Kulu'da bulunan Kürt köyleri ki bunlar göçerelerin yerleşik hale getirilmesinden sonra inşa edildi. Örnekler verirsek, Dipdede'nin 1830'da, Celep'in 1839'da, Tavşançalı'nın 1886'da. Şerefli'nin 1863'te,Beşkardeş ve Karacadağ 1870'te, Kırkpınar'ın 1886'da, Tuzyaka ve Yazıçayır'ın temelleri 1890'da atıldı.
Not : Yazı adima yazılmış değildir amaç sadece bilgi vermektir.