Şebnem HOŞGÖR'ün haberi
Seçim çalışmalarını yürüttüğü Adana’daki çalışma ofisinde VATAN’ın sorularını yanıtlayan Çelik, seçim sürecine damga vuran kaset olayı ve seçim sonrasında gündemde olacak Anayasa değişikliğine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Çelik, kaset olayı ile ilgili partisine yöneltilen eleştirilere yanıt verdi: MHP baraj altına giderse, son gelişen olaylardan değil, Bahçeli’nin MHP’yi milliyetçi çizgiden ulusalcı çizgiye kaydırma çabasından gidecek
Çelik’in görüşleri özetle şöyle:
* HESAPLAŞMA SEÇİMİ: 12 Haziran seçimleri Türkiye’nin kader seçimi. Bu seçimlerde vatandaşta çok çıplak bir şekilde şunu görüyoruz; 2002’de sistemin uzantılarıyla hesaplaşmıştı. Şimdi vesayet sisteminin bizzat kendisiyle hesaplaşan bir tutum içinde. O yüzden Türkiye‘de vesayet sisteminin sona ermesi, milli egemenliğin hakim olması bunun artık tartışma götürmemesi bakımından bir kader seçimi diyoruz. 100-150 yıllık demokrasi çabamızın taçlanacağı bir nokta benim açımdan.
* STATÜKOYLA UZLAŞILMAZ: Anayasa değişikliği meselesi tarihsel ve siyasal sorumluluk meselesi. Anayasa değişikliğinde uzlaşmadan bahsedilirken bahsedilen şey Türkiye’yi demokratikleştirme reform sürecini sürdürmek için bir uzlaşma. Demokrasiyle statüko arasında uzlaşma olmaz. Biz CHP ile uzlaşmak için uzlaşmayız. Demokrasiyi derinleştirmek performansını yükseltmek için uzlaşırız. CHP uzlaşma ihtiyacını, kendisiyle demokrasi ve statüko arasında bir ortalamanın bulunması şeklinde algılıyorsa burda uzlaşma olmaz zaten. Bizim Anayasayı tek başımıza değiştirecek milletvekili sayısına ulaşsak da uzlaşmayı ararız.
* UZLAŞMAK İÇİN UZLAŞILMAZ: Nihai süreç meclis bile olsa biz mümkün olan en çok katılımla Anayasa çalışmaları sonuçlansın istiyoruz. Bu olmuyorsa Türkiye’nin önüne bakması gerekiyor. Uzlaşmak için uzlaşılmaz. Uzlaşma demokratikleşmenin enstrümanıdır. Uzlaşmayı birileri demokratikleşmeyi tıkayacak tökezletecek biçimde işlevselleştiriyorsa onun adı uzlaşma olmaz. Yargı ve asker boyutu artık Türkiye’nin vesayet sisteminin bir parçası olmaktan çıkmalı. Biz bunu çıkarmaya da kararlıyız. 8,5 yıldır da bunu yapıyoruz. Askerin ya da yargının rejimin bekçiliği üzerinden siyaset yapmaya soyunması Türkiye’nin başındaki en büyük tehdittir. O zaman Türkiye hem demokrasisini hem ekonomisini koruyamaz hem de dış politikasını. Dolayısıyla rejim bekçiliği üzerinden siyasi iradenin alanını gasp etmeye çalışmak Türkiye’nin gündeminden bizim açımızdan zaten çıkarılmaktadır. Verdiğimiz mücadelenin önemli bir parçası budur.
* ÜLKÜCÜ HAREKETİ TEMSİL ETMİYOR: Demokratikleşme ve Türkiye’nin geleceği yürümesi bakımından MHP gerici bir parti durumuna düşüyor. Başka bir parti siyaset dizaynlarıyla başka bir partiyi baraj altına itemez. Eğer bugün MHP baraj altına giderse son gelişen olaylarla değil Bahçeli’nin liderlik etmek biçimi siyaset üretme biçimi MHP’yi milliyetçi çizgiden ulusalcı çizgiye kaydırma çabasından baraj altına gidecek. MHP sürekli olarak içerdeki sorunları dış düşmana bağladığı gibi kendi siyasi yeteneksizliğini de başka partilere veya dış dinamiklere bağlıyor. MHP’liler sorunun MHP’nin artık ülkücü hareketi temsil edemeyen bir organizasyona dönmüş bir parti olduğundan ya da milletsiz bir milliyetçilik yapması sebebiyle ortaya çıkan problemlerden kaynaklandığını görmüyorlar. MHP’nin genetiğindeki değişiklik MHP’nin önündeki sorun.
Kaynak : haber7.com