Sağlık:
31 NUMARALI REKLAM ALANI
Tam Gün'e çözüm!

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, tam gün düzenlemesiyle ilgili YÖK ile yürüttükleri çalışma çerçevesinde bir metin üzerinde mutabakata vardıklarını belirterek, ''Üzerinde prensipte anlaştığımız husus, öğretim üyesi tamamen ilişkisini koparacak üniversiteden, ayrılmak, dışarıda çalışmak isteyen dışarıda çalışacak, ancak kendi fakültesinde sözleşmeli olarak teorik ve uygulamalı eğitim yaptırabilecek'' dedi.

Sağlık Bakanlığının teşkilat yapısıyla ilgili yeni düzenleme çalışması sırasında üzerinde durulan sözleşmeli yöneticiliğin uygulamaya geçirilmeyeceğini de bildiren Akdağ, ''O bir başka bahara kalmış görünüyor'' diye konuştu.

Akdağ, sağlık alanında tartışılan güncel konularla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Tam Gün Yasası ile ilgili tartışmalar, bazı iddialar var kamuoyuna yansıyan. Üniversitelerdeki öğretim üyelerinin hangi esaslarda ameliyat, muayene yapacağına ilişkin YÖK ile bir metin üzerinde çalışılmıştı, bu çalışmalar ne durumda? Basına yansıyan yeni metin iddiaları doğru mu?
Doğru. YÖK ile teknik bir heyetle çalışma yaptık. Bir YÖK Başkanvekili arkadaşımız ve YÖK'ün hekim ve hukukçu öğretim üyeleri ile çalışma grubu oluşturduk. Ben onları bakanlığa davet ettim, talepleri de oldu. Uzun uzadıya bu konuları konuştuk. Aslında belirli bir metin üzerinde de mutabık kaldık. Şimdi bu bizim hazırladığımız, yine YÖK'te de görüşmüştük, ama böyle bir teknik çalışma bu kadar geniş yapılmamıştı doğrusu. Şu anda geçerli olan hüküm bildiğiniz gibi mesaiden sonra dışarıda, özelde çalışmak isteyenlere üniversitenin içinde paralı bir hizmet verme imkanı vermiyor. Yani bir hizmet üretecek, onun karşılığında da hastanesi, sosyal güvenlikten ya da vatandaştan para alacak. Bu imkanı kaldırıyor. Şu andaki hüküm bu. Neden? Çünkü bu imkanı olduğu zaman dışarıdaki muayenehane ile içeride bir ilişki kurma ortamı oluşabiliyor. Fakat bunun da mahsurlarının olabileceği konuşuldu. Bunun yerine şunu yapabiliriz; yani üzerinde prensipte anlaştığımız husus, öğretim üyesi tamamen ilişkisini koparacak üniversiteden, ayrılmak isteyen, dışarıda çalışmak isteyen dışarıda çalışacak, ancak kendi fakültesinde, o fakültenin hastanesinde sözleşmeli olarak teorik ve uygulamalı eğitim yaptırabilecek.

Uygulamalı eğitim bizde hasta muayenesi, hastanın yatırılarak takibi, ameliyatı ya da birtakım tıbbi işlemler şeklinde algılanabilir tıp fakülteleri açısından, diğer fakültelerde daha farklı olabilir. Böyle bir hususta YÖK muhtemelen bize bir talepte bulunacak, biz de böyle bir talebi değerlendireceğiz.

Ama sonuçta şu anda yazdığımız hükmün de, üzerinde konuşup YÖK'ün talebi üzerine 'evet sizin bu talebinizi de değerlendirebiliriz' dediğimiz hükmün de amacı aynı. Bu amaç, üniversitede çalışan bir değerli öğretim üyesinin dışarıda çalışması sebebiyle vatandaşı dışarıya mahkum olmaktan, mecbur olmaktan kurtarmak ve işletmenin de gerilemesine mani olmak. Çünkü üniversite işletmelerinin müthiş biçimde gerilemesine yol açıyordu eski sistem. Bir öğretim üyesi, bir hekim eğer ana kazancını dışarıda bir muayenehanede ya da özel hastanede yaptığı bir iş olarak görürse, eski sistem böyleydi, o zaman o işletme ayakta kalmaz ki. O işletmede iş yapılmış, yapılmamış verimli olmuş, o zaman bu dikkatten kaçmış olur. Şuna dikkatinizi çekmek isterim. Hiç bir özel hastane kendinde çalışan bir hekimin başka bir hastanede ameliyat yapmasına, hastayı oraya götürmesine razı olmaz. Dışarıda ayrıca muayenehane açsın da gelsin kendi hastanesinde çalışsın buna da razı olmaz. Peki özel sektörün ya da vakıf üniversitelerinin hastanelerinin razı olmadığı bir şeye devletin üniversitesinde neden razı oluyoruz? Bu kötü, köhnemiş bir alışkanlıktı, sistemdi, bu anormalliği şimdi normalleştirmeye çalışıyoruz.

Üniversitelerde öğretim üyeleri halen sözleşme imzalayarak kısmi zamanlı çalışabiliyor, yeni uygulamanın bundan farkı ne olacak?
Kısmi zamanlıda kadronuz üniversite kadrosu, kısmi zamanlı olarak orada kadrolusunuz ve zamanla kayıtlı bir iş o. Yapacağınız iş tanımlanmış değil. Size diyorlar ki 'sabah gel, öğlen git.' Dolayısıyla işiniz tanımlanmamış olduğu için bu sabah gel öğle git meselesi bahsettiğimiz dışarı ilişki, içeri ilişkisini tam da en iyi şekilde oluşturacak bir ilişki haline dönüştü geçmişte. Şimdi buradaysa üniversite eğer ihtiyaç duyarsa, belli bir alanda eğitim açısından özellikle ihtiyaç duyarsa o zaman hocayla haftada belli saat anlaşma yapacak, hoca gelecek dersini anlatacak, ameliyata girmesi gerekiyorsa özel bir şey öğretmek için o ameliyata girecek, onu öğretecek, ondan sonra işine geri dönecek. Kadrosu üniversitede olmayacak. Yöneticilik de yapamayacak, oy kullanamayacak.

Geçmişte oy da kullanıyordu part time çalışanlar. Yani bu da işin başka bir boyutu. Çok açık konuşmak lazım, seçmenleri kendisinden verimli biçimde iş beklemesi gereken kişiler olan bir yöneticilik yürümez. Üniversitelerde böyle bir yöneticilik modeli var. Yani ben rektör olacağım, sizler öğretim üyeleri olacaksınız bir daha ki seçimde sizden oy bekliyor olacağım, ben ancak siz bana oy verirseniz rektör oluyorum. Böyle bir şey olmaz, yani sistemin kendisinde de arızalar var da dolayısıyla part time çalışan bir öğretim üyesi varsayalım ki dışarı içeri ilişkini sürdürmeye devam ediyor. Bir taraftan da seçmen olunca iş iyice içinden çıkılmaz hale geliyordu. Geçmişte öyle oldu, şimdi bu yaptığımız modelde işletmeyi korumak açısından ondan da önemlisi vatandaşı korumak açısından yine çok önemli bir tedbir almış oluyoruz. Bana göre en doğrusu bu ilişkiyi tamamen koparmaktır. Ama zaten ilk kanunu böyle yapmıştık bu düzenlemeleri. Neden şimdi bu şekilde yapıyoruz? Anayasa Mahkemesi'nin gerekçelerine bakarak yapıyoruz. Anayasa Mahkemesi gerekçesinde şöyle dedi; 'Evet meclisin iradesinin bu şekilde kanun yapmaya hakkı vardır. Biz bunu anayasaya aykırı görmüyoruz, ancak üniversite öğretim üyesinin özel durumu sebebiyle onun bilgi ve becerisinden dışarıda da faydalanılması gerekebilir, dolayısıyla daha farklı şekilde yapılmalıdır bu kanun' anlamına gelecek bir gerekçe yazdı. Şimdi biz bunu dikkate alarak kanun yazıyoruz.

Tam gün tartışmalarından yola çıkarak, AK Parti hükümetlerinin en kıdemli 4 bakanından birisiniz, sağlıkta çok önemli reformlara, dönüşümlere imza attınız, halk memnuniyeti son derece yüksek, buna rağmen ne zaman yeni bir uygulamaya geçseniz belli çevrelerin tepkisiyle karşılaşıyorsunuz. Bu çelişkiyi neye bağlıyorsunuz?

Akdağ: Yakın bir zamanda CHP'nin sayın Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile İstanbul'dan Erzurum'a bir seyahatimiz oldu. Uçakta yan yana oturduk. Yine bu tam günü falan da konuştuk. Dedim ki, 'Sayın Genel Başkan benim size küçük bir tavsiyem var. Lütfen bunu da Anayasa Mahkemesine götürmeyin.' Çünkü bu tamamen halkın yanında ve de üniversitenin bilimin yanında, araştırmanın yanında bir teklif. Bir üniversite hocası, kadrosu üniversitede olmasına rağmen, dışarıda kazanmak üzerine olan bir sistemde çalışıyorsa, yani sistem buna mecbur ediyorsa neyin araştırmasını eğitimini yapacak? Sabah geldim, öğle üzeri gittim, geldiğim vakitte de yapacak işlerim var. Dışarıdan getirip yatırdığım hastalar var. Onların vizitini yapmam ilgilenmem lazım, benden bunu bekliyorlar, onun için geliyorlar muayenehaneme başka neden gelsinler? Devletin üniversitesine gelir hizmeti orada alırlar. Bu tamamen söylediğim gibi, yani herkesin yararına olan bir şey sonuçta. O tek başına dışarıda ben çok kazanırım diyen kişinin yararına olmayabilir. Zaten sesi onlar çıkarıyorlar, ama adında halk olan bir parti bu yanlışa düşmemeli. Şimdi işitiyorum yine Anayasa Mahkemesine götürüyorlarmış, bu son KHK'yi. Yanlış yapıyorlar, tam da söylediğimiz gibi hatta şunu da söyledim, 'Sizin bunu yapışınız siyaseten bizim çok işimize yarıyor' dedim.

Sayın Kılıçdaroğlu'nun tepkisi ne oldu?
 'Arkadaşlar bu konuyu inceliyorlar' dedi. 'Siyaseten işimize çok yarıyor' dedim ama enerjimize yazık, durmadan bunları konuşuyoruz. Halbuki 2 sene önce bu kararı verip bu kanunu yaptığımız zaman ana muhalefet partisi bunu Anayasa Mahkemesine götürmemiş olsaydı, Anayasa Mahkemesi de gerekçesini aylarca açıklamadan bazı maddelerini iptal etmemiş olsaydı, daha sonra Danıştayın her bir dairesi her gün farklı bir karar veriyor olmasaydı işimiz çok daha kolay olurdu. Bunun halkın yararına bir kanun olduğu açık ve yürütmeyi durdurma ya da iptal edilen maddelerle ilgili gerekçeleri okuduğunuzda da açıkça 'yaptığınız anayasaya aykırıdır' denmiyor. Bir sürü dolambaçlı cümleler var. 'Şuradan giderse öyle olurdu, biz bunu iptal ediyoruz' deniyor. Nitekim Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu bir karar verdi, 'hayır' dedi, burada anayasaya falan bir aykırılık yok. Yani hukuk da kendi içinde çelişkili kararlar vermeye başlıyor. Açık söyleyeyim bunda bazı lobi güçlerinin etkisinin çok yüksek olduğunu biliyorum, yakından biliyorum hem de. Şimdi eski düzenin devam etmesini isteyen kişilerin içinde meşhur birtakım hocalar var ve bunlarla da çoğu zaman Ankara'da oturan insanların bir şekilde münasebeti oluyor. Gidiyorsunuz orada sizin ihtiyacınızı karşılıyorlar. Anadolu Ajansının Genel Müdürü ya da Sağlık Bakanı ya da bir milletvekili ya da ana muhalefet partisinin genel başkanı gittiğinde kapıda karşılıyorlar, gayet işini güzel yapıyorlar hiçbir sorun yaşamıyoruz da oraya bir de Çorum'dan gelmiş Ayşe nine olarak gidin de bir göreyim sizi bakın neler geliyor başınıza? Yani hocaya ulaşmak için ben para vermek zorunda olursam böyle sosyal devlet olur mu? Bu ülkede yaşlılar var, ihtiyacı olan kronik hastalar var ve bunlar çiftçi, küçük esnaf, memur, emekli, işçi, yeşil kartlı... Bu insanlara hocaya ulaşmak için para vermek gerekir dediğinde büyük bir haksızlık yapmış oluyorsun. Çünkü hocaların çalıştığı bu mekanlar milletin mekanları. Devletin hastanesi, devletin üniversitesi diyoruz da aslında milletin, halkın, bireyin kendisinin yeri burası. Üniversiteler de böyle, devletin hastaneleri de böyle. Onun için Başbakan şehir hastaneleri adını koyalım dedi. Bunların adı eskiden, cumhuriyetin kurulduğu dönemde millet hastanesiydi biliyor musunuz? Karşı çıkmalar, bir menfaat kaynaklı, doğrudan bireyin menfaatini ilgilendiriyor, iki CHP'nin karşı çıkmasında olduğu gibi küçük menfaat gruplarının ya da entelektüel grupların ya da meslek örgütlerinin CHP üzerindeki benim hiç anlamadığım etkisi. Bir siyasi parti, bir ana muhalefet partisi bu etkilerle hareket eder mi?

Anadolu Ajansı olarak çıkın sokağa Türkiye'nin 81 vilayetinde 10'ar kişiye sorun, 810 kişi eder, bu sağlık bakanı, AK parti hükümeti, başbakan devlet hastanelerinde devlet üniversitelerinde çalışan doktorların muayenehanesi olmasın diye bir kanun yapıyor, ne derseniz, yanında mısınız? Herhalde 810 kişinin 800'ü 'tabii kardeşim' diyecektir. Bu kadar milletin ihtiyacı olan bir kanuna ana muhalefet partisi karşı çıkar mı? Çıkıyorlar, siyaseten de çok işimize yarıyor.

BAKANLIĞIN TEŞKİLAT YAPISINI DEĞİŞTİRECEK DÜZENLEME
Sağlık Bakanlığının teşkilat yapısını değiştiren KHK çalışmaları gündemde. Bu hangi aşamadadır ne tür yenilikler getiriyor? Teşkilatta birtakım yenilikler olacağı belirtiliyor, daha somut ve net bilgiler verir misiniz?
9 senedir Türkiye'de sağlıkta dönüşüm programı büyük değişiklikler sağlamış oldu. Başbakanımızın talimatlarıyla gerçekten çok reformist bir program hazırladık. Reform adını da çok kullanmadık biz, çünkü reform biraz Türkiye'de konuşula konuşula yalama olmuş bir kelimeydi. Onun için dönüşüm dedik, ama yapılan iş sonuçta adına dönüşüm de deseniz, reform da deseniz çok önemli bir yapısal değişiklik, yenilenme. Mesela biz hastanelerin hep devralınmasını konuşuyoruz. Aynı çatı altında toplandı, işler iyi gitti diyoruz. Aslında SSK Hastanelerini Sağlık Bakanlığının çatısı altına aldıktan sonra, eski yapı, yönetim yapısı devam etseydi, belki de daha kötü olurdu. İki kötüden bir iyi çıkmaz. Ama çıktı, çünkü yapısal dönüşüm gerçekleştirdik. Yeni ödeme biçimleri getirdik, yeni çalışma biçimleri oluşturduk. Yeni kurallar koyduk, çalışanları motive edecek yeni usuller getirdik. Vatandaşın, bireyin hakkını öne aldık. Böylece işler düzeldi. Bunun aslında tamamlayıcı bir cüzü olarak da bu teşkilat yapısının değiştirilmesi var. Aslında yasayı değiştirmeden de teşkilat yapısında çok değişiklikler yaptık. Mesela bizim hastanelerimiz oldukça otonom çalışırlar. Biz atıyoruz yöneticilerini ama satın almaları, karar vermeleri, hizmet biçimlerini belirlemeleri genelde kendilerine ait. Teşkilat yasasında doğrusu Sağlık Bakanlığı olarak biz sözleşmeli yöneticilik modelini getirecek bir model üzerinde çalıştık. Fakat özellikle son iki hafta içerisinde ekonomi yönetimi ile Başbakanlıkta çalışmalarımız şöyle bir sonucu getirdi, böyle bir şey yapılacaksa da kamuda belli ki tek başına Sağlık Bakanlığında yapılamayacak. Kamuda bütünüyle yapılırsa ancak böyle bir değişiklik yapılabilecek gibi görünüyor. Dolayısıyla o bir başka bahara kalmış görünüyor doğrusu. Ama bu bir model sonuçta, biz böyle bir modeli çalıştık ortaya koyduk.

Bunun dışında köklü bir değişiklik aslında biz bakanlıkta karar verici bir kurul oluşturuyoruz. Adeta bir beyin takımı diyebileceğimiz kural koyucu, politika geliştirici. Politik karar vermek her zaman bakana, hükümete aittir, en önemli işler için başbakana aittir, ama politikaları geliştirirken de mutlaka teknisyenlerden çok yararlanıyoruz. Böyle bir kurul. Bu bir yenilik, inşallah yapacağız. Sonra bazı eski genel müdürlükleri muhtemelen yeni kurumlar haline getireceğiz. Mesela Türkiye İlaç ve Tıbbi Malzeme Kurumu ya da Türkiye Halk Sağlığı Kurumu gibi bazı kurumlar oluşturacağız. Belli başlı değişiklikler bunlar. Bunun dışında, Hastane Birliği Kanunumuz vardı bizim Meclis Genel Kurulu'na kadar gelmiş onu da bir miktar değiştirilmiş haliyle yine bu yasanın içine getiriyoruz. Orada da yerel yönetim kurulları oluşturuyorduk, onlardan vazgeçiyoruz, çünkü artık bakanlığın oturmuş iyi bir yönetim şekli var, ama o aşamada sözleşmeli yöneticilik getirebilecek, performansa bağlı olarak da bu yöneticiliği değerlendirecek bir yönetim modelini hastanelerimize getirmiş oluyoruz. Belli başlı değişiklikler bunlar.

AA

Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

Bu ürünün satışı durduruldu
Sağlık Bakanlığı tansiyon hastalarının rağbet gösterdiği ürünün satışını durdurdu.

Haberi Oku