Otobüsün üzerinden ev eşyamı indirirlerken yardım etti. Şaşırdınız mı? Köye bekar gidiyordum. Konya’ya atandığım bildirildiği için dün Ankara’dan Konya’ya gitmiştim. Yatağım, yorganım ve kap kacağım otobüsün üzerinde benimle idi.
Ankara Konya arası 265 kilometre... Konya’da öğrendim ki, Ömerhanlı’mız Konya Ankara yolu üzerindeymiş. Ertesi gün yine eşyamla birlikte otobüse bindim. Ankara yönünde aynı yolu 140 kilometre kadar gittikten sonra yol üstünde köyümü buldum.
İşte Celal Yılmaz’la yüz yüzeyiz. Otobüs beni bırakıp gittikten sonra hoş beşin ardından elimde sıkı sıkıya tuttuğum kutunun içinde ne olduğunu sordu. Gazyağı idi. Köyde evimde bana ışık olacak, diye lambamda kullanmak için gazyağı getirmiştim.
Bana yolun karşı yakasını gösterdi. Dev gibi bir Petrol İstasyonu vardı.
“Zahmet etmişsin Hoca,” dedi. “Şu istasyonda en az on ton gazyağı var şu anda..”
Gülüştük. Evet, evet ağlanacak halime Celal Yılmaz da güldü, ben de güldüm.
O gün 1955 yılının 28 Ekim günüydü. Kaç yıl geçtiğini hesap edebildiniz mi?
Köyde kaldığım süre boyunca Celal Yılmaz’la “öğretmen ve öğrenci velisi” yakınlığı içinde görüşmemiz devam etti. Zengin değildi. Köyün ileri gelen aileleriyle de pek içli dışlı hali yoktu. Kendi halinde bir Celal Yılmaz’dı işte.
Ancak şurası gerçekti. Çok akıllı çocukların babasıydı. Onlar da bu akıllılığı babalarından almış olmalıydılar. Çocuklarından Mehmet Yılmaz benim önümde okudu. Galiba ikinci sınıftaydı. Bir çift kara boncuk gözleri ve sürekli gülen yüzü bugün de gözlerimin önünde.. Çok sonraki yıllarda anlattı.
Köye gelişimi izleyen yılda evlendiğim eşim Hayruş’la benim “pek şehirli” halimize içten içe imrenirmiş. “Büyüdüğüm zaman ben de böyle şehirli bir kızla evleneceğim,” dermiş. Mehmet Yılmaz’ın bu hayali, hayalde mi kaldı? Hayır...
Oysa, biz Ankara’dan geliyorduk ama, biz de Anadolu’muzun bir başka köyünden idik.
Mehmet Yılmaz okudu, avukat çıktı. Ve Konya’dan Saliha ile evlendi.
Şimdilerde pırlanta gibi Elif ile Esin’in ve aslan gibi Erdem’in “anne” si. Hayruş’un da canı kadar sevdiği Saliha’sı...
Mehmet Yılmaz’la Hukuk Fakültesi’nde bir ara ikinci sınıfta “sınıf arkadaşı” durumunu yaşadık. Arkadaşlarına “Bakın benim Hocam,” diyerek beni tanıtıyordu. “Aynı sınıftayız,” diyordu. Mehmet Yılmaz Ankara hukuk’u bitirdi. Ben bitiremedim.
“Celal Yılmaz’ın ne gibi hüneri vardı, da onu yazdın?” diye soracak olanlara derim ki...
O günün Ömerhanlısında Petrol İstasyonu sahibi olanlardan tutun da toprak ağası olanlara kadar pek çok zengin adam vardı. Kamyon sahipleri vardı. Biçer Döver sahipleri, traktör sahipleri vardı. Binlerce dönüm tarla sahibi olanlar vardı.
Ancak o yıllarda sadece Celal Yılmaz’ın büyük oğlu Ahmet yüksek öğrenim görüp muhasebeci ve sonra da Mali Müşavir oldu. Öğrencim Mehmet Yılmaz avukat çıktı. Günümüzde İzmir Barosuna kayıtlı ve kendisinde “umumi vekaletname” m var.
Bu vekaletnamenin ne anlama geldiğini bilenler biliyor. Ve babası oğluna vermez böyle bir vekaletnameyi. Ama, avukatınız Mehmet Yılmaz ise gözünüzü kapatın ve verin.. Yazdığım “Kitap Yazdım Borçlu Çıktım” başlıklı kitabım dolayısıyla dava açan kişiye karşı beni savunan avukat işte bu delikanlı idi.
“Hocam, sen merak etme, ben bu kişiye avucunu yalatırım,” dedi ve dediğini de yaptı.
Aslanım, Mehmedim benim..
Celal Yılmaz’ın Muhammet adlı oğlu Elektronik Mühendisi.. Metin adlı oğlu da Tıp Doktoru.. Bir kızı var, adı Hamide... O İsveç’te evli.. O da Stockholm’de diş teknisyenliği okudu. Bir kızı var, Almanya'da Cemile.. Bir kızı daha var ki, Ayten o Türkiye'de,
Ömerhanlı’da bugün pek çok yüksek öğrenimli kişi var. Her meslekten okumuşlar var. Ama, onların en önde gelenleri Celal Yılmaz’ın çocukları oldu. Celal Yılmaz bu nedenle yazılırdı ve de yazdım. Ve onun hakkında asıl yazacaklarımın da yarısını bile dile getiremedim.
Celal Yılmaz İzmir’e Mehmet oğlunu ziyarete gelmiş. Güllü ana onu bırakıp gideli köyde canı sıkılıyor olmalı. Ömerhanlı’ya gidebildiğim yaz günlerinde kendisini hep görürüm. Ellerinden öpüyorum. Sağlıklı günler diliyorum.
Bayramın kutlu olsun Celal Yılmaz ağabey!
ZEYNEL KOZANOĞLU
kaynak;haberhurriyeti
Bizi duygulandırdınız Zeynel Ağabey...Ellerinize,beyininize ve sıcacık yüreğinize sağlık.