Yeni Şafak Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Mustafa Albayrak 28 Şubat sürecinde gazetesinin duruşunu, andıç ve baskılar sonucu işten çıkarılan farklı görüşlerdeki gazeteciler için Yeni Şafak'ın nasıl bir sığınağa dönüştüğünü Doğru Açı'da Belkıs Kılıçkaya'ya anlattı.
Programı izlemek için tıklayınız...
Türkiye'de medya patronlarının kendi çalışanlarını bile muhafaza etmekte güçlük çektikleri bir dönemde, askerin baskısıyla işten çıkarılan, hatta andıçla Öcalan'a yardım etmekle itham edilen bir gazeteciyi nasıl işe aldı? Neden ailecek gözaltına alındı? İşkence yapan polislerden şikayetçi olamadığı gibi, polisler kimden şikayetçi oldu? Neden kapılarını açtı?
Yeni Şafak gazetesi, 28 Şubat sürecinde Cengiz Çandar, Nazlı Ilıcak, Mehmet Barlas, Ali Bayramoğlu, Alpar Görmüş'ü aldık. Planli değildi, refleksti. Biz o dönemde bu isimlere yazı yazdırılmayarak halkın mağdur edildiğini düşünüyorduk. Aldığımız bir riskti ama zaten bu gazetenin sahibi olmak bir riskti. Uzun soluklu bir plana girişmedik. çok hesap kitap yapsak belki de cesaret edemezdik. Çok ta iyi ettiğimizi sonra gördük, bütün bu isimlerle beraber çalıştık, ve ciddi işler yaptık.
Telkin, ikaz, tehdit oldu mu?
Ciddi telkinler oldu oldu. yayın politikamızdan dolayı tehdit de aldık. Dönemin içişleri bakanı Rüştü Kazım Yücelen ''Bir bekçi alır gelir sizi yok ederim'' diye haber yolladı. Gazetemiz mensupları genelkurmaya akredite edilmiyordu. Ama biz bundan memnunduk. Bu gazeteye bir dinamizm kattı. Muhalefet eden birkaç yayın organından biriydik.
Kitle medyasında hergün filanca bakanlıkta 3 bin mürteci memur var, üniversiteleri tarikatlar ele geçirdi benzeri haberlerin yer aldığı bir dönem. Ve siz de yeşil sermaye diye tasvir edilen bir sermayesiniz ve mürtecisiniz. Siz bütün bu haberleri nasıl okuyordunuz?
En iyi biz okuyorduk bu haberleri. Biz andıca da inanmadık, bu haberlere de...Zaten bizimle ilgili bir sürü yalan haber çıkıyordu. Albil diye bir şirketimiz vardı, Akbil opersayonunda ilk iki harfi benziyor diye gözaltına alındık. Aslında yeşil sermaye diye bir kaygı yoktu. 31. mart, 27 mayıs, 12 Eylül, ay işiği, sarıkız, bütün bunlar aynı kaynaktan beslendiler. 28 Şubat 1000 yıl sürecek dediler ya doğru söylediler. Yine benzer girişimler olacak. Bu tarihte de böyle oldu, bundan sonra da..Çok büyük bir grup değildik ki biz yeşil sermaye deyip saldırsınlar. Bizim suçumuz Yeni Şafak'ın sahibi olmak, yayınları ve işte o gazetecilere de kapıyı açmak. Hak etmiştik biz zaten başımıza gelenleri.
Çoluk çocuk ailecek gözaltına alındılar...
99'da Albil, Akbil isim benzerliği kurarak gözaltına aldılar. 2001'de Sabah ve Milliyet gazetesi'yle ciddi bir kavga içindeydik. Sabah'ın banka hortumlanması hadisesi ndeneiyle yaptığımız haberler yüzünden. 7-8 ekip arabası eşliğinde gözaltına alındım. Şubeye gittiğimde yengemi ve 7-11 yaşındaki 2 yeğenimi de orada gördüm. Şirketten 40'a yakın ayrıca belediyeden bir çok kişi de gözaltına alındı. Çocukların gözleri bağlandı. Ne kadar bağlı kaldı bilmiyorum çocukları 5-6 saat sonra yolladılar. Ama bir çocuk için birkaç dakika dahi böyle birşey yaşamak çok zor. Çocuklar için sonraki yılar gördük ki, polis bir düşman, çok korktuğu biri. Bizim vücudumuza elektrik verdiler. Ak Parti genel Başkanı Tayyip Erdoğan aleyhinde
ifade vermemizi istediler. Organize suçlar şube müdürü, ''ifade verin, arka kapıdan yollayayım'' dedi. ifade vermeyi red edince, ''Ben sizin dilinizden konuşmayı bilirim'' dedi. İşkenceye giriştiler. Ağabeyimin çocuklarını aldılar, rehin gibi, sen gel çocukları bırakalım dediler. Sonra yanlılık oldu diye bir nev'i yarım özür
dilediler. 200 polisle gazete de basıldı. YTaptığımız haberler yüzünden. Bize pek sahip çıkan olmadı.
ÇETİN DOĞAN DGM BAŞSAVCISINA BASKI YAPTI İDDİASI!
DGM'ye gönderdiler. Pazar günüydü. MİT Bölge Bakanının korumaları da oradaydı. Birinci ordu komutanı Çetin Doğan'ın, DGM başsavcısını ziyaret edip baskı yaptığını öğrendik. 6 ay cezaevinde kaldım, ama beraat ettik. 90 lira para cezası verdi tecilli olarak mahkeme. Temyize gitmemizi istediler. Gittik, orada da bu 90 lira para cezası onandı süratle.
Geleceğin başbakanını seçmek için çete kurma suçu..
İddianname çok komikti. Şeriat çetesi kurup geleceğin başbakanını seçtirmek için çalışmak. çok komik bir iddiaydı. ''ne bana ne başkasına ihtiyacı var, halkın o kadar büyük teveccühü varki'' dedim. Ona gönül verenleri yok etmeye çalışıyorlardı. Adamların ama öngörüsü de hayranlık verici. Bu güneri görmişler. Kendileri açısından yaptıkları doğru, zalim zulmünü yapar.
İşkenceye maruz kalmamız alay konusu oldu medyada. Sahte rapor aldılar diye. Ama daha ilginci bize rapor veren doktor 12 yıl hapis istemiyle yargılandı. Ben hakime dedimki, işe bakın, işkenceye maruz kalan şahid, işkence raporunu yazan sanık, işkenceyi yapan, müşteki. Söyleyecek birşeyim yok, ne diyeyim.''
Kaygılıyım ben her zaman. Bugün 28 Şubat'tan beri saymaya kalksak ne kadar çok darbe girişimi oldu. Benim hayal gücüm çok geniş değil, neler olur bilemiyorum. Bugün o zaman sanki 17-18 yaşında genç çocuklarmış gibi bir zmanlar ğeşlerinden koştukları bir yönetime karşılık, şimdi günah çıkartıyorlar. Herşeyi başıma gelenleri arşivliyorum. Tabii ki kaygılıyım, daha 2009'da ağabeyim Ahmet Albayrak'ı 3'ü
jandarmaya, 4'ü birinci ordu komutanlığına ait 7 arabayla evinden götürmeye kalktılar. Bursa'da bizin hiç ilgimiz olmayan bir operasyon dahilinde. Ağabeyim beraat etti, ama 2009'da bu oluyorsa, sonra da olabilir.
Hedef Tayyip Erdoğan'dı
Yeni Şafak Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Mustafa Albayrak 28 Şubat sürecinde yaşadıklarını Belkıs Kılıçkaya'ya anlattı