31 NUMARALI REKLAM ALANI
Antalya Televizyon Ödülleri’ne sert eleştiri!

Magazinin şampiyonları, Antalya Televizyon Ödülleri’nin de şampiyonları oldu!

Magazin medyasının gözbebeği diziler 3. Antalya Televizyon Ödülleri’nin şampiyonu oldu pazar akşamı.

Yani oyuncularıyla, şusuyla busuyla en çok magazin medyasında yer alan, parlatılan, sürekli gündemde tutulan, takip edilen diziler, 3. Antalya Televizyon Ödülleri’ni topladı yine, tıpkı önceki yıllarda olduğu gibi.

Anlaşılan o ki; jüri, televizyon ürünlerinin zanaatına pek önem vermiyor; birkaç istisna hariç tabii.

Antalya Büyükşehir Belediyesi ile Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV) tarafından düzenlenen Antalya Televizyon Ödülleri, jürisiyle, dağıttığı ödüllerle magazinin tuzağına bir güzel düşmüş görünüyordu. Magazin Gazetecileri Derneği, yarışma yapıp böyle ödüller dağıtsa sonuç neredeyse aynı olurdu herhalde.

Kısaca, Antalya Belediyesi’nin kurumsal bir kültür merkezi, kriter belirleyen bir erk olarak kamunun önüne çıkması; kendisini gerçeğin, doğrunun ve güzelin üst düzey bir seçicisi olarak sunmasının bir gerçekliği yok bu durumda.

Çünkü anlaşılan o ki, bu yarışmadaki gerçeklik, magazin medyası kaynaklı. Jüri de, bu medyanın kendi kriterlerine göre hareket etmiş, en azından dolaylı olarak etkisi altında kalmış gözüküyor.

O kadar ki, aslında bir sitcom olan Yalan Dünya, En İyi Komedi Dizisi dalında –senaryo hariç– neredeyse bütün ödülleri topladı mesela. Gupse Özay dışında, dizinin aldığı bütün ödüller, bütünüyle magazin yaklaşımın ürünleridir bence.


Telesiyej, daha önce şunları yazmıştı Yalan Dünya hakkında: “Kocabaş Ailesi’nin hiçbir ferdi doğal değildir. Gerçekliğe uymuyor. Bu yüzden de komik değiller; damat (Olgun Şimşek) komik olmaya çalışırken, hayli sıkıcı oluyor mesela, bence bir numaralı karikatür damat –ki, o kadar iyi bir oyuncudur Olgun Şimşek–. Evin oğlu Rıza (Beyazıt Öztürk) komik olmak için çırpınıp duruyor, ama bir an bile gülümsetemiyor. Ailenin problemli torunu Orçun’dan (Bartu Küçükçağlayan) bir ters komedi çıkması beklenmiş belli ki, ama ne idüğü belirsiz bir karakter çıkmış sadece ortaya. Gülse Birsel, fena halde "komik olmayı" oynuyor, ama hiç iyi bir yol değildir bu: onca mimik, el kol beden savrulması iyi sonuç vermez, yorar sadece seyirciyi. İlgimi çeken oyuncu sadece ve sadece Nurhayat rolündeki Gupse Özay. Bu oyuncunun başarısı da bence büyünüyle kendi eseri, karakterin fazla bir payı olduğunu düşünmüyorum. Kısaca Yalan Dünya, tıkanık bir mizaha hapsolmuş bence. Çünkü gerçeklikten kopuk bir dramaturjik çalışma yapılmış izlenimini veriyor. Bu bir durum komedisi, ne olacak demeyin, gerçekliğe sadakat her şeyden önce komedi için gereklidir!"

Bir sitcom olan Yalan Dünya'nın, en iyi komedi dizisi dalında -haksız olarak- birlikte yarıştığı, -bana göre- Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi komedi dizisi olan Leyla ile Mecnun, sadece senaryo ödülü alabildi Antalya'da. Neticede Leyla ile Mecnun bir TRT dizisiydi ve magazin medyasını besleyecek star oyuncuları yoktu.

Leyla ile Mecnun, senaryosu zekice kotarılmış.. sokakta yaşananlara daha çok ağırlık veren, hayatın manasını manasızlıkta arayan, ama bunu da belirli bir rasyonele oturtan bir komedidir. Gerçek, rüya, menkıbe, masal, mizah.. bunların hepsi espritüel bir potada güzelce eritilmiş, halhamur olmuş, sonra da hepsi başarılı olan oyuncuların elinde biçimlenmiştir. Dizinin -ara sıra mecburiyetten değişse de-yönetmenleri ve ekibi de, kendi zanaatları içinde bu absürditeye zenginlik katmışlardı. Leyla ile Mecnun, esprisi bol, sıcak gaglara sahip, yıldırım aşka saygı gösteren, kadim kültürel değerlerden ve figürlerden de destek alan, komedisini abartmadan sunan modern bir komedi dizisidir. Ve ona rakip olabilecek bir başka komedi dizisi de yoktur şu anda bana göre.

Ve Leyla ile Mecnun gibi bir komedi dizisi varken, Yalan Dünya gibi bir sitcom'un ödülleri toplaması da, Antalya Televizyon Ödülleri'nin, fena halde magazin medyasının etkisinde olduğunu gösterir.

Kime ne ödül verildi, neye göre verildi bir yana.. bu ödül töreninin fenomenine gelecek olursak, şunu da sormak gerekir elbet:

Sosyal demokrasinin Mardan Palace'da ne işi var yahu?

O arabesk altın gösterişi içinde.. o kırmızı halılar, yerlere kadar sarkan o korkunç kristal avizeler filan.. bir ideolojik yozlaşma görüntüsü vermiyor mu yani?

Sosyal demokrasi bu atmosferde mi kendini göstermeli? Hangi aidiyet özdeşleşmesi bu? Ki, Antalya Belediyesi yönetimi kendini her fırsatta halkın yanında, halkın kültür ve değerlerinin savunucusu olarak sunuyor!

Mardan Palace'daki -bünyemi altüst eden- o görgüsüzlük timsali pseudo estetikle halkçıların ne işi olabilir? Halkımızın Mardan Palace'ın bahçesinde pikniğe gittiği görülmüş müdür hiç?

Ayrıca her yarışma aslında bir kültürü barındırı.

Öyle olması gerekir.

Ne var ki 3. Antalya Televizyon Ödülleri, bu haliyle gelecekle ilgili kültür birikimi önderlerinden biri olacağı inancını aşılamıyor insana hiç; daha çojk magazin medyasınınuzantısı gibi duruyor ne yazık ki.

Ayrıca şunu da söylemeliyim ki, ödül töreninin temaşası da ultra özentiydi.. ve aslında dökülüyordu bence; sunuculardan tutun da, enli kırmızı halılar (bu kadar enlisini de hiç görmemiştim, zengin dursun diye malzemeden kaçmamışlar herhalde) üzerinde tuvaletleriyle düştü düşecek yürüyen -salınma sorunlu- dizi yıldızlarına, onlara eşlik eden aktörlerin önden önden gidişlerine, hatunları arkada bırakmalarına, çoğunun eşsiz gelmelerine kadar, o pseudo gösterişle, sunumun arasında hiçbir uyum yoktu.

Geceyi Melike Öcalan ve Caner Cindoruk son derece başarısız bir sunumla gerçekleştirdi. (Melike Öcalan'ın asabı mı bozulmuştu ne, durmadan yerli yersiz kıkırdıyordu nedense.)

3. Antalya Televizyon Ödülleri de, tıpkı ilki ve ikincisi gibiydi anlayacağınız.

 

Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

RTÜK Yasası'nın iptali istemi reddedildi
Anayasa Mahkemesi, RTÜK ile ilgili düzenlemelerin yer aldığı 6112 sayılı kanunun iptal istemini reddetti

Haberi Oku