19. Yüzyıl arifesinde bir maden ocağını ve onun işçilerini odağına alan bir ‘muhbirli casusluk-gerilimi’. “The Molly Maguires”, toplumun içinde saklanan şiddeti böylesi bir formül üzerinden hakim kılarken, tarikat, terörizm, kargaşa ve inanışlar gibi meselelerin izinden sürprizli bir yapı oluşturmuş. Bu noktada da fazlasıyla Yeni Hollywood döneminde yükselen Martin Ritt’in “Soğuktan Gelen Adam” destekli sinemasal becerisinden güç almış. Meraklısına Richard Harris ile Sean Connery’nin başrolünü paylaştığı “The Molly Maguires”ın DVD’si ülkemizde raflara girdi.
Yeni Hollywood yönetmenlerinin devreye girmesiyle birlikte 70’lerde bir ‘üslupsal gövde gösterisi’ bizleri bekliyordu. Ancak bu dönemde bunun yanında ‘toplumsal şiddet’ ya da ‘içimizdeki tehdit’ meselesini ele alan filmler de üredi. “Kurtuluş” (“Deliverance”, 1972) ve “Köpekler” (“Straw Dogs”, 1971) gibi gang film alanındaki denemeler; gelişmemiş yörelerden isyancı-şiddet yanlısı insanların yarattığı ‘gerilim’e ya da yabancı karşıtı tavrına odaklanıyordu.
“Soğuktan Gelen Adam”ı izlerken esin kaynaklarını farklılaştırmış
Martin Ritt imzalı Arthur H. Lewis’in romanından uyarlanan “The Molly Maguires” (1970) ise bu durumu 19. Yüzyılın sonunda Sanayi Devrimi arifesinde, hafif westernesk bir dünyada canlandırmış. Molly Maguires adlı İrlandalı bir çetenin, terörist grubun ya da tarikatın vukuatları üzerinden ‘maden işçiliği’ne bakış atmak için yola çıkmış. Hiçbir petrol, altın veya başka maddi dönüş peşinde olmayan bu grubun arzusu; eski sistemi ya da sanayileşme öncesindeki yitmişliği katletmek esasen.
Ritt’in bunu yaparken “Kan Dökülecek”e (“There Will Be Blood”, 2007) ilham vermiş bir ‘muhbirli casusluk filmi’ ürettiği görülebiliyor. Bu konuda “Soğuktan Gelen Adam” (“The Spy Who Came in from the Cold”, 1965) ile yarattığı etkiyi arkasına alan yönetmenin, gerçek bir stil becerisiyle sinemaskop oranını doldurduğu kesin.
Yönetmen, kaos ortamını kavramak için alan derinliğini ve karanlığı baz almış
Zira açılış sekansının devamında gördüğümüz 15 dakikalık kısmın diyalogsuz seyretmesi, yönetmenin ne kadar kayda değer bir ‘sanatçı’ olduğunu kanıtlıyor. Bir maden patlamasının öncesini ve sonrasını karanlık doku, uzun planlar, alan derinliği ve çaresizlik üzerinden ele alan bu kısım, Richard Harris’in karakterine de ‘demir boşluğu’ndan odaklanan bir görünüme sahip. Bu bağlamda ‘emekçi karakter’in maden ocağının patlamasıyla tren garının yolunu tutmasının devamında ‘bir çete var’ deyişine uzanan süreç sinemasal bir gösteriye dönüşmüş. Ritt’in 15 dakikalık bir sıkışmanın ya da sanayileşme ihtiyacının tanımını görselleştirme dehasıyla dikkat çekmiş.
Filmin bu belirsiz çetenin işlerine odaklandığı, ‘terörizm’ depolayan sahneleri de bu açılımı tamamlayacak derecede sessiz. Kapkaranlık maden görüntülerinin yanında kontrastı düşüren Ritt’in üç boyutlu kavrama becerisiyle sinema çerçevesinin önünü ve arkasını kullanması kaos ortamını vurgulamaya yaramış. Adeta renkleri siyah-beyaz sinemadaki gibi keskin bir ayrıma tabi tutmuş yönetmen.
Yeni Hollywood’un saklı kuvvetlerinden
Nihayetinde de ‘çete’ kavramını ‘okült’ ya da ‘gang film’ gibi korku-gerilimden ziyade casusluk-polisiye alanına sıkıştırarak ‘muhbirlik-köstebeklik’ konusunda “Devriye” (“Cruising”, 1980) kadar işlevsel bir iş vermiş. Soğuk Savaş meselesinin devamında bir geriye dönüş de esasen o dönemin kasabalarının, böylesi durumları ‘İngilizce dili’ne yaşattığı gerçeğine götürüyor bizleri.
“The Molly Maguires”, 70’lerde oluşan Amerika üzerindeki parçalı bulutlar üzerine şiddet, kargaşa, casusluk, terörizm ve inanışlardan inşa edilmiş zeki bir film çıkarıyor. Filmin sinema tarihindeki değerini de Ritt’i Scorsese, Spielberg, Lucas gibi yönetmenlerin arkasındaki ‘saklı kuvvet’ noktasında bir yere konumlandırmasıyla belirlemek mümkün. Elbette Mike Nichols, Peter Bogdanovich, Peter Yates gibileriyle beraber.
Künye:
The Molly Maguires
Yönetmen: Martin Ritt
Oyuncular: Richard Harris, Sean Connery, Samantha Eggar, Frank Finlay, Anthony Zerbe
Süre: 119 Dk.
Yapım Yılı: 1970