Gündem:
31 NUMARALI REKLAM ALANI
Hükümet programı marazlı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, TBMM'nin millet iradesinin somutlaştığı ve temsilcileri eliyle anlam kazandığı kutlu bir mekan olduğunu ifade etti.

Bu tarihi ve kutsal emanetin değerini küçültecek, itibarını düşürecek ve sahip olduğu derin manayı incitecek her türlü tartışma ve çekişmeden uzak tutulması gerektiğini belirten Bahçeli, ''TBMM düşman silahlarının tasallutu altında dahi aciz ve yetersiz olmamıştır. Her ne sebeple olursa olsun boykot ve protesto gibi sonuçsuz eylemlere de muhatap kalmamış ve karşılaşmamıştır. Ne var ki 12 Haziran seçimlerinin ardında gerçekleşen milletvekili yemin merasimindeki boykot ve protesto girişimleri maalesef gazi meclisin manevi şahsiyetini ihlal ve rencide etmiştir'' dedi.

İktidar partisinin gerilimi tırmandırıcı yaklaşımının, ana muhalefet partisinin inatçı tavrının yaklaşık iki haftadır ülke gündemini meşgul ettiğini belirten Bahçeli, bu görüntünün çözüm kulvarına girmesinin herkes açısından sevindirici olduğunu ifade etti.

Tutuklu milletvekillerinin demokrasi ahlakı gereği mecliste bulunan herkesin meselesi olması gerektiğini söyleyen Bahçeli, ''Hukuk sisteminde adalet herkesin yararına işlemeli ve toplumun temel çıkarlarını dikkate almalıdır'' diye konuştu.

Devlet Bahçeli, çözüm odaklı pozisyon almanın meclisin güvenilirliğini muhafaza etmek açısından önemli bir adım olacağını belirtti.

AK Parti'nin aldığı oy oranıyla sorunların çözümünde önünde engel kalmadığını ifade eden Bahçeli, son yemin ve boykot krizinde MHP'nin ''kilit açıcı ve demokrasiyi sahiplenici tavrının en az 367 garabetinin aşılması kadar değerli ve kıymetli'' olduğunu kaydetti.

''Düşünün, partimiz de cezaevinde tutulan milletvekilin bahane ederek yemin etmekten imtina etseydi meclisin ve siyasetin hali acaba nasıl olurdu?'' sorusunu yönelten Bahçeli, ''MHP'nin olmadığı bir meclis yapısında siyaset ve demokrasi krizinin nerelere ulaşacağıyla ilgili içinizde bir fikir yürüteniniz var mıdır? Fırsattan istifade ederek 'muhalefet gelmese de meclis çalışır' demek aslında batırılmış Baas'cı zihniyetin yansımasından başka bir şey değildir'' diye konuştu.

''FARKLI VE YENİ BİR ŞEY YOK''
AK Parti hükümetlerinin söylenenin aksine ''taviz, teslimiyet ve talan sac ayağına oturduğunu'' savunan Bahçeli, toplumsal kutuplaşma, ekonomik türbülans, siyasi kriz ve etnik bölücülüğün AK Parti'nin yanlış ve kastı aşan politikalarından dolayı ürediğini ve yayıldığını öne sürdü.

Bahçeli, ''Demokrasinin içinin boşaltılması ve güven unsuruna vurulan darbeler son vatanımızdaki varlığımızı üst düzeyde tehlikeye atmıştır'' dedi.

''61. hükümet programının milletin asıl sorunlarını omurgasından kavrayacak ve meseleleri çözecek siyasi ferasetten fazlasıyla uzak olduğunu'' ileri süren Bahçeli, ''Program, milletimizin bunaldığı ve çıkış aradığı sorunların bütünüyle bitirilmesi noktasında farklı ve yeni bir şey getirmemiştir'' diye konuştu.

Anayasa hazırlığının gündeme bir kez daha taşıdığını belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Yeni anayasayla amacın ne olduğu, nasıl bir değişiklik yapılmak istendiği ve muhteviyatının sınırlarının ne olacağı hususları boşlukta kalmıştır. Sanki her sorunun bir tek müsebbibi gibi takdim edilen anayasanın yeniden yazılmasıyla Türkiye belini doğrultacak ve ayağa kalkacaktır. Bu çerçevede Başbakan Erdoğan önümüzdeki dönemi 'yeni anayasa dönemi' olarak tanımlamaktadır. Dikkatle izleyeceğimiz, bu süreçte planlanan yeni anayasanın nasıl bir zihin ve yöntem benimsenerek dışlaşıcı değil kapsayıcı, ötekileştirici değil kucaklayıcı, ayrıştırıcı değil bütünleştirici, baskıcı değil özgürleştirici olacağıdır.

Sayın Başbakan ve hükümete açıkça sormak istiyorum: Hükümet programında sunulduğu şekliyle toplumsal çeşitliliği de bir zenginlik olarak kabul eden, tek sesliliği değil çoğulculuğu öne çıkaran bir metnin içeriğinde neler olacaktır? İzah edilmesi gereken en önemli husus, toplumsal çeşitlilikten neyin anlaşılacağıdır. Başbakan'ın sunuş konuşmasının satır aralarında dile getirdiği dil, din, mezhep, etnik köken gibi konularda ortaya çıkan çok boyutlu ve kalıcı çözüm arayışlarının bu dönemde de sürmesi yönündeki karalılığının anayasayla ilgisi var mıdır? Bu kapsamda planlanan yeni anayasada etnik kimlikler tanımlanacak mıdır? Mahalli ölçekteki dillerin anayasaya sokulması için niyet ve çaba gösterilecek midir? Eğitim ve öğretim dili olması yönünde tavır alınacak mıdır? Türk kimliğinin esnetilerek anlamsızlaştırılması ve 'Türkiyelilik' çarpıtmasıyla geriletilmesi düşünülmekte midir? 'Türk milleti' ifadesinin zedelenmesi, aşındırılması, Türklük vurgusunun değiştirilmesi maksadıyla bir girişimde bulunulacak mıdır? Üniter yapı sulandırılarak cumhuriyetin kurucu değerlerinden ve vazgeçilmez niteliklerinden taviz verilecek midir? Anayasanın ilk üç maddesi ile dördüncü maddesi hakkında planlanan nedir?''

"BÖLÜNMEYİ ANAYASAYA YEDİRME ARAYIŞLARI"
''Her gün bir şehidin vatan toprağına emanet edildiğini'' anlatan Bahçeli, ''Milli güvenliğimize yönelik tehditleri hafife alan bir hükümet etme anlayışının, millet ve devlet bekasını korumak için hiçbir fedakarlıkta bulunmayacağını görmek gerekmektedir. Eğer İmralı ile yapılan görüşmelerde terörle mücadele edileceğine dair bir ifadenin hükümet programına konulmamasına söz verilmişse emin olun bunu ne aziz milletimiz bağışlayacaktır ne de Allah affedecektir. Hele MHP hiçbir zaman bu acziyeti gösteren artniyetli muhataplarını unutmayacaktır'' diye konuştu.

''Terör ve bölücülüğün Habur'daki terörist karşılama törenleri ve bölünmeyi Anayasa'ya yedirme arayışları nedeniyle arttığını'' öne süren Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:

''61. Hükümet programında hiçbir şey yokmuş gibi terörle mücadeleden zerre kadar bahsedilmemekte Türk milletinin birliğine, varlığına yönelik suikastlar yok kabul edilmektedir. Yalnızca bu bile 61. Hükümet'e güven duymamamız için yeterli nedendir. MHP, programın bu haliyle baştan mahsurlu ve sorunlu olduğunu düşünmekte, güvensizliğin, işgüzarlığın, kötü niyetin programın ruhuna sindiği net olarak görmektedir.

61. Hükümet'in programında 'ileri demokrasi' vurgusuna özel bir atıf da yer almıştır. 'Bu dönemde demokratikleşme hedefinin ileri demokrasi olacağı' iddia edilmiştir. 'Kimliklere saygı esasına dayanan birlikteliğin esas alındığı' ortaya konulmuştur. Anlaşıldığı kadarıyla sözde Kürt sorunu da bu kapsamda formulize edilmektedir. Ne üzücüdür ki, Türk milleti farklılıkların yok edici ve ezici alına sıkıştırılmıştır. Elbette herkesin inancına ve anasının diline bizim de saygımız vardır ve başkası da zaten düşünülemeyecektir. Ancak farklılıklara yapılan özel vurgu, ayrılıkçı eylemlerin ve otonom hareket etme arayışlarının önünü açacaktır. Farklılıklar özendirilerek millet yapısı güçlendirilemez. Farklılıkların okşanması özerklik beklentilerinin azmasına neden olacaktır.''

Türk milletinin ayrılmaz bütünlüğünün müşterekliklerin vurgulanmasıyla korunabileceğini anlatan Bahçeli, ''Bütün itirazlarımıza rağmen kurulan etnik kuluçka dönemi bugün çatlamaya içinden korkunç sesler duyulmaya başlamıştır. Bu, dağılmanın, ayrılmanın, bölünmenin ve bin yıllık kardeşlik ruhunun bitmesinin narasıdır. Başbakan Erdoğan yine vahim bir yanlışın içerisine düşmüş ve ayrı kültürden bahsederek gaflet yolunda inatla ilerlediğini göstermiştir'' şeklinde konuştu.

Üzerinde birden fazla kültürün ortaya çıkarıldığı vatanların parçalanmasının kaçınılmaz olduğunu ifade eden Bahçeli, ''Şu ya da bu şekilde kültür bir aşamadan sonra bağımsız yaşamayı önceliğine alacak edebiyatıyla, sanatıyla buna canlılık katacaktır. Tarih, üniter yapı kapsamında bir vatan üzerinde iki milletin yaşadığına henüz şahitlik etmemiştir. İşte yolun başında 61. Hükümet'in kafası bu kadar karışık ve ektiği tohumlar bu kadar zehirlidir'' dedi.

''SEVİNECEĞİMİZ BİR ÖNERİ GETİRİLEMEMİŞTİR''
''Hükümet programının hazırlıksız, dar kalıplara sindirilmiş, sorunlu, marazlı ve millet için sakıncalarla dolu olduğunu'' öne süren Bahçeli, ''Programda dış politikadan ekonomiye kadar kamuoyuyla paylaşılan konu başlıkları pembe tablolar çizmekte ve hayal tacirliği yapmaktadır. En başta işsizliğin aşılması için donanımlı ve iyi tasarlanmış bir politika seti programda görülmemektedir'' şeklinde konuştu.

''Programda durumun genel geçer ifadelerle idare edildiğini'' öne süren Bahçeli, şöyle devam etti:

''Ekonominin ayağa kalkması için yeni ufuklar çizilememiştir. Gelir dağılımının nasıl düzeltileceğiyle ilgili takdir edeceğimiz bir fikir zenginliği ve heyecanlı bir siyasi bakış ortada yoktur. Ekonomide, 'adalet', 'eşitlik' ve 'özgürlük' kriterleri görmezden gelinmiş, herkes için iyi olan bir strateji derinliğinin oluşturulması yönünde bir çaba görülmemiştir. Ekonomik eşitsizliklerin, fırsat eşitliğini bozmaması için alınmış bir tedbir ve sevineceğimiz bir öneri getirilememiştir.

Programda, 'dış politikada vizyoner bir yaklaşım' benimsendiği ifadesi ise gerçeklerle örtüşmemektedir. Aktif bir dış politika sayesinde ülkemizin küresel ve bölgesel bir aktör konumuna yükseldiği görüşüne bizim tarafımızdan temkinli yaklaşılmaktadır. Madem uluslararası ilişkilerde güçlü bir aktör haline geldik o zaman hangi milli meselenin lehimize sonuçlandığının izahını da Başbakan ve hükümet yapmalıdır. 'Zafer kazandık', 'dik durduk', 'yumruğumu vurduk' deniliyorsa uluslararası ilişkilerden ülke olarak neler elde ettiğimizi bilmek bizim en tabii hakkımız olacaktır.''

Hükümetin AB'ye üyelik yolunda izlediği politikaları da eleştiren Bahçeli, Türkiye'nin, AB ile ilişkilerinde bir ''çıkmaza girdiğini'' öne sürdü. Bahçeli, ''Bizimle birlikte müzakere sürecine başlayan Hırvatistan tüm fasılları kapatmış ve tam üye olmasının önü açılmıştır. AKP Hükümeti, fidyecilerin eline düşmüş rehine gibi AB karşısında çaresiz ve hareketsizdir. AB üyeliği konusunda kararlılık niyetleri ise temelsiz, gündemi oyalamaya dönük siyasi fanteziden ibarettir'' diye konuştu.

Programda, Suriye'deki halk hareketinin gidiş ve istikametini kestiren bir yaklaşıma rastlamanın mümkün olmadığını ifade eden Bahçeli, özellikle Suriye ve Libya ile ilişkilerin karışık olduğunu ve batının hedefleri doğrultusunda ilerlediği görüşünü savundu. Bahçeli, ''Dün 'dost' ve kardeş' olarak ilan edilenler, bugün 'istenmeyen kişiler olarak gösterilerek duruma göre çark edilmektedir. Batının suflörlüğü ile ilerleyen AKP Hükümeti'nin çalkantılı ülkelerdeki muhaliflerle yakın temas kurması ülkemiz için sıkıntılı bir dönemi beraberinde getirecektir. Geçici yönetimlerin tanınması konusunda aceleci olmamak başımızı kendi coğrafyamızda ağrıtacak uygulamalara fırsat verilmemesi gerekir. Müslüman ve dost ülkelerin içişlerine karışılmamalı ve taşeronluk yapılmamalıdır. Afganistan ve Irak politikaları gözden geçirilmelidir'' dedi.

AA

Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

CHP'den Aygün için oturma eylemi
Taksim Meydanı’nda toplanan CHP'liler Milletvekili Hüseyin Aygün'ün kaçırılmasını protesto etti

Haberi Oku