Gündem:
31 NUMARALI REKLAM ALANI
Bu bir dış politika yazısı asla değildir!

Aslında ne iyiydi havamız.
İki uluslararası toplantıya katıldık.
Türkiye'nin etkisini, gücünü, gördüğü saygıyı hissettik. Şaka yapmıyorum, gerçekten öyleydi.
Başbakan Erdoğan artık duayen lider. Türkiye, konjonktürün de etkisiyle önemini giderek artırıyor. Bunu hissettik her yerde. Ama gel gör ki, memlekete dönerken iş bozuluverdi birdenbire.
Bu satırları yazmak için klavyenin başına oturduğumda Suriye konusuna girmek, Suriye tarafından düşürülen uçağımızla ilgili bir şeyler söylemek gibi bir niyetim yoktu.
Bu olayla ilgili ne sizlerden daha fazla bilgi sahibiyim, ne de sizlerden daha akıllıca yorum yapacak haldeyim.
Devletin hiçbir yerinden aydınlatıcı bir açıklama gelmiyor.
O yüzden konuya girmek mümkün değil. Bilinen kadarıyla ahkâm kesmek mümkün değil.
Yazacak bir şey bulamadığım için en iyisi size başımdan geçen bir olayı anlatayım:
Birkaç yıl önce bizim yan komşuyla papaz olduk.
Komşu dediysem serserinin teki.
Aslında başta efendi bir adama benziyordu. Selamlaşıyorduk, bir iki kere gidip gelmişliğimiz vardı birbirimize.
Sonra bir gece vakti adamın evinden bir gürültüdür koptu.
Bir baktık, adamın karısı gecelikle bahçede, bize kaçmaya çalışıyor. Adam yakalamış vuruyor kadına. Çocukları araya giriyor, onlara da kötek atıyor.
Ben pijamayla fırladım bahçeye.
"Yahu ne yapıyorsun, kadın dövülür mü ayıp" falan diye.
"Karışma aile işine. Zaten önce o bana saldırdı" dedi.
"Olsun, erkek adamsın kadına vurma" dedim.
"Sana ne ulan" dedi, kadını saçından tutup eve sürükledi. Kalakaldım.
Sonra arada çocukları da dövüyor. Çocuklar bizim eve sığınıyor ama sonunda yine evlerinin yolunu tutuyorlar.
Haftada bir iki evden kadının ağlamaları geliyor.
Bir iki polise haber verdim.
Geldiler ama bir şey yapmadan gittiler.
Bu arada biz de komşuyla iyiden papaz olduk. Yolda karşılaştığımız zaman bile kötü kötü bakıyoruz birbirimize. "Benim karı senden yüz buldu, iyice şımardı. Bu yüzden daha çok dövüyorum" deyip bir de beni suçlu çıkarmaz mı?
Delireceğim. Ama elimden bir şey gelmiyor.
Diğer komşular beni, "Helal olsun. Kadına sahip çıktın" diye gaza getiriyorlar ama adama bir şey diyen yok.
Durum böyleyken bir gün işten eve dönerken telefon çaldı.
Arayan bizim hanım, "Fatih çabuk gel. Komşu bizim çocuğun ağzını burnunu kırdı" dedi.
"Neredesiniz" diye sordum.
Hastanedelermiş.
Hastaneye vardım ki, bizim çocuğun yüzü gözü sargılar içinde perişan.
Kan beynime sıçradı.
Bizim çocuk bahçede oynarken, komşunun bahçeye geçmiş. Bilerek mi, bilmeyerek mi bilmiyorum ama geçmiş.
Komşu da yakalamış bunu, bana olan hıncını bizim çocuktan çıkarmış.
Haydaaaa!
Ulan ben ne yapacağım.
Karşı bahçeye geçen bizim çocuk ama çocuk bahçeye girdi diye ağzı burnu mu kırılır be itoğlu it.
En fazla kulağından tutarsın, "Bir daha seni bu bahçede görmeyeceğim" dersin, evine yollarsın.
Ama bu serseri bizimkini hastanelik etmiş.
Çocuk sağlam olsa, "Ne geçtin yan bahçeye. Bilmiyor musun kavgalı olduğumuzu" diyeceğim ama çocuk haşat.
Şimdi ben ne halt edeyim.
Mahallede bir namımız var. Bütün mahalleye racon kesmişim eve taşındığımdan beri.
"Delikanlı adamım. Bana kimse yamuk yapamaz, size yamuk yapan olursa da ben gerekeni yaparım. Mahalle benden sorulur" falan demişim.
Allah'a şükür gücüm kuvvetim de yerinde. Kodum mu oturturum. Herkes biliyor.
Ama böyle bir durumda kaldım mı ortada.
Aile meclisini toplayıp, oturduk "Ne yapacağız" dedim.
Bizim hanım kararsız.
"Vallahi doğrusu gidip bir ağzını burnunu kırman. Sonra da çocuk hastaneden çıkınca onun da kulağını ben çekerim ama bu alçağın yaptığı insafsızlık. Bizim çocuğun sahipsiz olmadığını göstermen lazım" dedi.
Bacanak hukukçu.
"Vallahi suçlu duruma düşersin. Çocuk adamın bahçeye girmiş sonuçta. En iyisi dava açmak. Hakkımızı mahkemede arayalım" dedi.
İyi de mahkeme benim içimi soğutmayacak ki! Zaten ne zaman biter o dava, o da belli değil.
Mahalleye rezil olacağız. Çocuk, "Babam bana sahip çıkamadı" diyecek, mahalleli yüzüme değilse bile arkamdan, "Kalıbının adamı değilmiş" diye konuşacak.
Zaten birkaç ay önce, iki mahalle öteye giden yeğenleri oradaki çete haklamış. Çetenin arkasında karakol amiri var. Bir şey yapamamışım. Özür bile dilememiş itoğlu itler. Çete de yaptığına pişman ama sonuçta dayağı yiyen bizim yeğenler. Daha onu halledemeden, bir de bu çıktı başıma.
Ulan uyku tutmuyor.
Ne yapacağım ben.
Acaba ben de onun çocuğu benim bahçeye çekecek bir numara yapıp sonra da dövsem mi?
İyi de çocuğun ne kabahati var.
Evdeki av tüfeğini alarak kapıyı kırıp içeri girsem, rezil herifi yatağından alıp paçavra mı etsem!
Ters bir laf etse katil olup hapse düşeceğim, aile iyice darmadağın olacak.
Velhasılı kelam, o gün bugündür ne yapacağıma karar veremedim.
Şimdilerde bizim hanım sürekli olarak adamın karısını, "Boşa bu şerefsizi" diye fiştekliyor. Çünkü ev kadının üzerine. Boşasa adam evden gidecek.
Ben de fırsat buldukça adamın arabasının lastiklerini indiriyor, sileceklerini kopartıyorum. Bir iki kere de gece camlarına taş atıp kırdım.
Benim yaptığımı biliyor ama kanıtlayamıyor.
Bir fırsatını bulursam kafasını gözünü dağıtacağım ama "haksız durumda" olmak da istemiyorum.
Karım da sürekli olarak, "İntikam soğuk yenince lezzetli olan bir yemektir" diyerek beni teskin etmeye çalışıyor.
Ama yemin ediyorum, o şerefsiz herifi bir gün çok fena benzeteceğim.


BU BİR DIŞ POLİTİKA YAZISIDIR
SON söyleyeceğimi baştan söyleyeyim de rahatlayayım.
Sizce Suriye, birilerinden yüz bulmasa Türkiye'nin uçağını vurup düşürecek kadar fütursuz davranabilir miydi?
Yani geçen hafta İran ve Rusya ile birlikte tam uçağımızın düştüğü bölgelerde manevra yapmamış olsa, Rusya Suriye'ye bu kadar açıktan destek vermese Suriye'nin paçası, boyunu aşan böyle bir işe sıkar mıydı?
Son söyleyeceğimi baştan söyledikten sonra...
Bakalım Güney ve Kuzey komşularımızla pozisyonumuza.
Suriye ile durumumuz açık.
Irak'la da gizli bir halimiz yok. Merkezi hükümetle ciddi sorunlarımız var. Maliki, Türkiye'ye sürekli saldırıyor. Biz onun en önemli muhalifini burada tutuyoruz. Maliki gitsin diye epey bir uğraştık. Tam gidecekti, en büyük müttefikimiz ABD'nin İran'la gizlice anlaşmasıyla Maliki yerinde kaldı.
İran'la Suriye yüzünden ve daha başka nedenlerle de sıkıntılı bir dönem yaşıyoruz.
Benzer nedenlerle ve artı Putin'in nefret ettiği Saakaşvili'nin Gürcistan'ına destek verdiğimiz için Rusya ile de durumumuz farklı değil.
Bu kadar "stratejik derinlik" bizim boyumuzu biraz aşıyor sanki.

Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

CHP'den Aygün için oturma eylemi
Taksim Meydanı’nda toplanan CHP'liler Milletvekili Hüseyin Aygün'ün kaçırılmasını protesto etti

Haberi Oku