Wikileaks'in ortaya koyduğu iddialar ve belgeler bugüne kadar görülmüş en büyük casusluk şebekesini gözler önüne serdi. İddiaların doğruluğu, yanlışlığı uzun bir süre daha tartışılacak. Yeni belgeler de gelmeye devam edecek. Fakat şu soruların cevabı hem bu teknolojiyi üreten ülkelerin hükümetleri hem de üretici şirketler tarafından yanıtlanmadan, kafalarda oluşan o koca soru işareti kolay kolay silinmeyecek: Hükümetler, kolluk güçleri, milli istihbarat teşkilatları ve benzeri kurumlar için üretilen ve milyarlarca insanı dev bir telekulağın dinleme alanına sokan istihbarat ve casusluk yazılımların, kötü adamların eline geçmediğinin garantisini nasıl veriyorsunuz? Aslında varoluşu itibariyle devlet ve kamu güvenliği için kullanılan istihbarat ve casusluğun bireyselleşmesini engellemek için ne yapıyorsunuz? Doğru ellerde müthiş bir avantaj, yanlış ellerde ise ölümcül bir silah olan bu teknolojiyi nasıl kontrol altında tutuyorsunuz? İşte bu soru cevaplanmadan halihazırda halkta oluşan "Biri beni gözetliyor" paranoyası da ortadan kaldırılamayacak.
Daha da ötesi, bu belgeler ve iddiaların ardından özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşanan Arap Baharı sürecine ilişkin çok fazla üzerinde düşünülmemiş bir durum da ortaya çıkıyor.
BATI'NIN YENİ SAVAŞ OYUNU!
Bir yandan Ortadoğu ve Kuzey Afrika halklarına "özgürlük isyanı" için her türlü desteği verip diktatörleri tehdit eden Batı ülkelerindeki istihbarat teknolojisi üreticilerinin ürettiği casus yazılımlar, diğer yandan bu diktatörlerin en büyük muhaliflerinin fişlenmesi için mi kullanılıyor.
Eski senaryolarda silah ticaretiyle gerçekleşen komplonun yeni silahı artık casus yazılımlar ve istihbarat mı oluyor? Arap Baharı sırasında özellikle batı ülkeleri tarafından göklere çıkarılan twitter ve facebook gibi sosyal paylaşım siteleri, aslında halkı bu telekulağın kapsama alanına sokmak için yapılan bir promosyona mı alet ediliyor?
PARAYI VEREN DÜNYAYI DİNLER
Washington Post'un haberine göre istihbarat teknolojisi sağlayan casus yazılımlar ve araçlar, en yüksek fiyatı verenin satın aldığı Vegas tarzı müzayedelerle satışa çıkarılıyor. En yüksek teklifi Çin veya Ortadoğu'nun diktatör rejimleri verirse, bu ölümcül teknoloji onların eline geçiyor.
KADDAFİ'NİN TÜM MUHALİFLERİ İZLEME LİSTESİNDE
Wikileaks belgelerinden birisi ise Libya'da Kaddafi rejiminin muhaliflerinin fişlendiği yönündeki iddialara temel oluşturuyor. Amesys isimli şirketin kullanıcı el kitabında yer verdiği bir örnekte, Kaddafi muhaliflerinin rumuz isimleri, maillerinin bulunması şirketle ilgili iddiaların daha yüksek sesle dile getirilmesine neden oldu.
Kişilerin internetten tam kapsamlı izlenmesi, e-maillerinin kontrol altında tutulması, chat programlarıyla yaptığı görüşmelerin izlenmesi, dosya transferlerinin an ve an takip edilmesi gibi bilgisayarda özel hayat kapsamında yapılabilecek her işlemin bir mouse hareketiyle aleniyete dökülmesini sağlayan programda aynı zamanda iki ABD görevlisi, bir İngiliz avukat, düzinelerce Tunus Bankası çalışanlarının mail adresi ve isimlerinin yer alması izlemelerin kapsamı konusunda da ipucu verdi.
Programın bir özelliği de izlenen kişilerin fişlenmesini sağlayacak "şüpheli" olarak ayrı bir sekme açma imkanı vermesi. Bu da izlenen kişilerin başlangıçta şüpheli olmasa da takip edildiği şüphelerini artırdı.
Wikileaks, Amesys'in üreticisi olan Eagles isimli şirket, programın asla Libya'ya veya ambargolu diğer ülkelere satılmadığını söylüyor. Buna karşılık Wikileaks'in basın partneri olan OMNI, öyle bile olsa Kaddafi rejiminden kaçan muhalif Libyalılar'ın İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde yaşadığını ve ambargolu olmayan ülkede takip yapılıp yapılmadığıyla ilgili hiçbir şirket açıklaması bulunmadığını savunuyor.
KADDAFİ KARŞITI ABUZAAKOUK'A DÖRTLÜ KELEPÇE
Ve yine yukarıdaki program ekranında yer alan mail adresleri üzerinden çok ilginç bir bilgi paylaşılıyor.
İlk sırada yer alan [email protected] isimli mail adresinin, Birleşmiş Milletler'e bağlı NGO isimli sivil toplum kuruluşunda insan hakları alanında görev yapan Aly Ramadan Abuzaakouk'a ait olduğu belirtiliyor. Yani Abuzaakouk, bu programın sunumunda şüpheliler listesinde gösterilerek bütün internet iletişimi kontrol edilen isimlerden biri olarak görülüyor. Ayrıca Libya'da değil ABD'de yaşıyor.
Abuzaakouk, Kaddafi karşıtı, demokrasi yanlısı aktivist hareketin öncülerinden biri olarak kabul ediliyor.
Ayrıca Yeşil Liste adı verilen dinleme ve izleme listesinde Abuzaakouk'a ait 4 ayrı mail adresi de yer alıyor. Yani eğer bu program görüldüğü şekilde çalıştırılıyorsa tüm mailleri didik didik ediliyor.
KADDAFİ YANLISI HACKERLARIN DÜŞMANI İNGİLİZ AVUKAT DA İZLENİYOR
Listede ikinci sırada bulunan Jeffrey Smele ise, internet ve medya hukuku konusunda uzman bar İngiliz avukat. Smele aynı zamanda uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Dairesi'nin danışmanlığını da yapıyor.
Smele, Kaddafi'ye hizmet eden Libyalı hackerlara karşı kırmızı bülten çıkartılmasını sağlayan isimlerden de biri olarak biliniyor.
Listede yer alan isimlerden biri de Abdul Majid Biuk. Biuk, Kaddafi rejiminin baskılarında kaçarak ABD'ye siyasi iltica talebinde bulunmuş bir isim. Halen ABD'de İslami bir okulun yöneticiliğini yapıyor. Yani o da bir Kaddafi karşıtı aktivist.
"BİZ İNGİLTERE'DEN YARDIM BEKLERKEN MI5 VE MIO BİZİ İSPİYONLAMIŞ"
Kaddafi'nin devrilmesi sürecinde ise İngiliz MI5 ve MI6 ajanlarının Kaddafi'nin istihbarat ağı ve özel yaşamı yanında, muhaliflerin faaliyetleri konusunda Kaddafi'ye rapor göndererek çift taraflı ajanlık yaptığı iddiaları ortaya çıkmıştı.
Libya Demokrat Partisi'nin üyesi Sabri Malik, "Biz İngiltere'den yardım isterken, İngiliz istihbaratı bizim hakkımızdaki bilgileri Kaddafi'ye verdi. Bu bir skandal" diyerek yaşanan süreci özetledi.
PROGRAMIN İKİNCİ ELİ MISIR'DA 560 BİN DOLARA SATILDI
Benzer bir durum Mısır için de sözkonusu.
İngiliz Gamma International isimli bir şirketin ürettiği bir yazılımın Mısır'da Mübarek karşıtı muhaliflerin Skype üzerinden yaptığı görüşmeleri izlemek için kullanıldığı da Wikileaks'in iddiaları arasında.
Wikileaks belgelerinden birinde Gamma'nın FinFisher sistemlerinin ikinci elinin Mısır'da 560 bin dolara satıldığı bilgisi de yer alıyor. Gamma avukatları, bu yazılımın Mısır Hükümeti'ne asla satılmadığını açıkladı.
Fakat asıl soru şu ki; bu tür yazılımların satıldığı kişilere, bunu ne için kullanacakları soruluyor mu sorulmuyor mu? Bir ikincisi, bu yazılım ve cihazları satın alanlar neden açıklanmıyor? İşte dünya kamuoyunun kafasını en çok kurcalayan sorular bu sıralarda bunlar.
ABD'Lİ ŞİRKETTEN MISIR TELEKOM'A DERİN İSTİHBARAT PAKETİ
Daha bu yılın şubat ayında Amerikalı gazeteci Tim Karr, Huffington Post'ta oldukça ilginç bir haber yaptı. Buraya dikkat! Çünkü henüz Mısır'da Mübarek rejimi devrilmeden önce yaşanan bir süreçten bahsediyor Karr. Ve diyor ki, "ABD şirketi Narus, Mısır Telekom'a bir 'derin istihbarat paketi" satıyordu. İlk bakışta içerik filtreleme yazılımı gibi görünen bu yazılım, aslında network yöneticisine internet ve mobil telefon kullanıcılarının girdikleri içerikler konusunda casusluk yapma ve hedef belirlemeye yarıyordu". Yani Karr'ın iddialarına göre bu yazılımla Mübarek, muhaliflerinin yol aldığı bir süperotobanda sınırsız bir kontrole sahipti.
Yine IT World dergisi, Narus'un geliştirdiği bir yazılımın, facebook, twitter, blogspot ve benzeri tüm popüler sosyal medya uygulamaları için korkunç bir dedektif görevi gördüğünü yazıyordu. İşte IT World'ün yazısından bölümler: Hone (yazılımın ismi), farklı farklı sosyal paylaşım sitelerinde aynı elektronik posta adresine ve aynı isme sahip milyonlarca insanı, cinsiyet, milliyet, yaş, konum, ev adresi, iş adresi kıyaslaması yapabiliyor. Bir başka cihaz ise laptop, telefon gibi
Ekim ayında Amerikalı bir, istihbarat cihazları üreticisi, internet filtrelemek için ürettiği bir cihazın Suriye'de kullanıldığı da iddia ediliyor.
ABD'Lİ ŞİRKETİN ÖRNEĞİ AMBARGOLU OLAN ÇİN!
Belgelerde yer alan bir diğer ilginç iddia ise Çin'le ilgili. California merkezli Net Optics isimli firma, kendi internet sitesinde bir örnek vaka paylaşıyor. Bu örnek vakada Çin'deki en büyük mobil operatörlerden birindeki real-time cep telefonu ve internet kullanım içeriklerinin görüntülenmesine yönelik bir uygulama tanıtılıyor. İşin ilginç tarafın Çin, ABD'den ambargolu olan ülkeler listesinde ve Çin, dünyadaki en büyük internet sansürü uygulaması yapan ülke. Halbuki Net Optics CEO'su Bob Shaw, ABD ihracat kurallarına tabi olduklarını ve yasaklı veya ambargolu hiçbir ülkeye kargolama yapmadıklarını söylüyor.
Çin gibi, İran, Tunus ve daha birçok diktatör rejimlerde de benzer savaş oyunlarının oynandığı tahmin ediliyor.
BARIŞ ERKAYA
HT