Avukat Yusuf Ekinci'nin 1994'te öldürülmesine ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanan Susurluk davası hükümlüsü eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın, mahkeme ifadesinde, ''Geçmişe ilişkin gerçeklerin üstünün örtülmesini istemiyorum. Tamamen gerçeklerin ortaya çıkmasına yardımcı olmak istiyorum'' dedi.
Çarkın, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimliğinde, Hakim Selahattin Türkeli'ye verdiği 3 sayfalık ifadesinde, ''Tamamen kendi içinde oluşan vicdani muhasebe sonucunda yılların birikimi olan gerçeklerin açığa çıkmasını istediğini ve ilgililerin cezalandırılması amacıyla ifade verdiğini'' kaydetti.
Ayhan Çarkın, ''Geçmişe ilişkin gerçeklerin üstünün örtülmesini istemiyorum. Tamamen gerçeklerin ortaya çıkmasına yardımcı olmak istiyorum. Adaletin de bana yardım etmesini istediğimden bu ifademi veriyorum'' diye konuştu.
Polislik mesleğine nasıl girdiğine ilişkin bilgiler veren Çarkın, 1993 yılında Ankara'ya geldiğini ve Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan Özel Harekat Daire Başkanlığında çalışmaya başladığını, ancak Ankara'da tasvip etmediği olaylara şahit olması ve çalışma ortamının da hukuki olmadığı gerekçesiyle tayinini isteyerek İstanbul'a gittiğini söyledi.
Bu sefer de peşinin bırakılmadığını ve Sedat Bucak'ın koruması yapıldığını ifade eden Çarkın, Ankara'da çalışırken tanıdığı Abdullah Çatlı'dan, ''Beni buradan kurtar'' diye yardım istediğini ve İstanbul'a tayin olduğunu, 1996 yılında Susurluk kazası olarak bilinen kazaya kadar polislik yaptığını, ondan sonra açığa alındığını, sonrasında da yargılanarak ceza aldığını anlattı.
Geçimini şu anda çay ve kahve satarak sağladığını ifade eden Çarkın, ilk kez 1990 yılında uyuşturucu aldığını, kokain ve esrar kullandığını, en son 1-2 ay önce esrar kullandığını belirtti.
-ALTINDAĞ NÜFUS MÜDÜRÜ MECİT BASKIN'IN ÖLDÜRÜLMESİ-
Altındağ Nüfus Müdürü Mecit Baskın'ın öldürülmesine ilişkin bilgiler veren Çarkın, şunları kaydetti:
''O zaman Özel Harekat Daire Başkanı olarak İbrahim Şahin görev yapıyordu. Mecit Baskın Altındağ Nüfus Müdürüydü. Bize söylenen bu kişinin Emniyete intikalini sağlamaktı. Bilgisine başvurulacağı söylendi. Biz istihbaratımızı yaptık, Oğuz Yorulmaz, Ercan Ersoy ve ben 1 haftalık çalışma sonucunda kendisini üçümüz gidip Altındağ Nüfus Müdürlüğünden emniyete davet ettik.
Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Seyfettin Lap ve Ahmet Sakarya'nın olduğu araçta Mecit Baskın emniyete götürüldü. Biz istihbaratımızı yapmıştık. 'Daire başkanlığına gidiyoruz' diye Ayhan Akça'nın içinde bulunduğu araçta diğerleri daire başkanlığına gitti, biz de bir müddet sonra daire başkanlığına gittik. Orada yoktular. Bunun üzerine İbrahim Şahin, 'Burada ne işiniz var? Gidin onlarla buluşun' dedi. Onlarda bir mesaj aleti vardı. Onunla Gölbaşı'nda olduklarını anladık. Yanlarına gittiğimizde Mecit Baskın'ın ölmüş olduğunu gördük. Kimin öldürdüğünü bilmiyorum.
Orada Ayhan Akça ile kavga ettik, 'Bu ne biçim görev, bu ne biçim iştir' diye söyledim. 'Bu işi daire başkanı biliyor, sen karışma' dedi. Biz birbirimize yumrukla girdik. Daha sonra oradan uzaklaştık. Ceset orada kaldı. Olay yerinde Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Seyfettin Lap, Ayhan Özkan, Ahmet Sakarya vardı. Biz Oğuz Yorulmaz ve Ercan Ersoy ile birlikte aynı araçla sonradan gitmiştik. O günden sonra onlarla Emniyetteki ilişkilerimiz bozuldu.''
-''AVUKAT EKİNCİ, AYHAN AKÇA TARAFINDAN ÖLDÜRÜLDÜ''-
''Avukat Yusuf Ekinci'nin ise Yusuf Yüksel isimli komiserin kullandığı arabayla bürosunun önünden gündüz vakti alındığını'' belirten Çarkın, ifadesine şöyle devam etti:
''Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Enver Ulu, Ahmet Sakarya, Ayhan Özkan, Şahin ve Sait vardı, sivil insan da vardı. Gölbaşı'na giderken Ümitköy yolu sapağından sağa dönüldü. Yakın bir mesafede Ayhan Akça tarafından öldürüldü. Başkasının kurşun atıp atmadığını bilmiyorum. Ayhan Akça bana 'Bacanak seni göreyim, al bir siftahın olsun, sen de milli ol' diye Uzi marka silah verdi. Ben de silahı fırlatıp attım. Aramızda tartışma çıktı.
Daha sonra İbrahim Şahin ile aramızda sorun çıktı. Biz birbirimizle yumruklaştık. Ben kendimi polislikten ihraç ettirmek istedim. Özel harekat grubunun içerisinde bir de Siirt Grubu vardı. Siirt'ten gelen terörle mücadele grubu ile İbrahim Şahin orada da beraber çalıştığı için bu grup etkindi.
Yusuf Ekinci'nin ne amaçla öldürüldüğünü bilmiyorum. Ben bazen sorduğumda, 'Milli Güvenlik Kurulu ve devletin bilgisi dahilinde oluyor' diye bir şeyler söyleniyordu.''
Korkut Eken'in danışman olarak görev yaptığını belirten Çarkın, ''Namık Erdoğan'ın öldürülmesine ilişkin herhangi bir bilgisi bulunmadığını'' ifade etti.
-''YILLARDIR BU OLAYLARI UNUTAMADIM''-
Çarkın, Avukat Faik Candan'ın öldürülmesiyle ilgili olarak, ''Faik Candan, bürosundan alındıktan sonra Oğuz, ben ve Ercan Ersoy bizim kullandığımız arabayla gittik. Biz avukatın bulunduğu aracı takiben peş peşe 4 veya 5 araçla gittik. Gölbaşı'ndan sonra biz araçla devam ettik. Konya yolunda sol tarafta açık arazide Ahmet Sakarya'nın öldürdüğünü kendi beyanıyla duydum. Ondan sonra ben aylarca göreve gitmedim. İhraç edilmek istedim, silahı da bıraktım. Sonra peşimi bırakmadılar. Abdullah Çatlı'nın yardımıyla İstanbul'a gittik'' dedi.
İstanbul'da tanık olduğu olayları anlattığını, onların soruşturmasının da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sürdürüldüğünü kaydeden Çarkın, Ankara'da somut olarak bildiği 3 eylem olduğunu, takip ettiği kadarıyla 1996 yılına kadar Ankara'da bulunan grubun birçok olayları olduğunu söyledi.
''Bu olayların içinde olmaktan üzgün olduğunu ve bu oluşumların açığa çıkarılmasını istediğini'' ifade eden Çarkın, ''Yıllardır bu olayları unutamadım. Bir şekilde bu gerçeklerin açıklanması gerekir. Bu gerçeklerin, ortaya çıkmadan bu şekilde kalmasına vicdanım el vermedi. İnsanoğlunun değerlerine aykırı bir durumdur'' diye konuştu.
Bu oluşumları, yargılandığı İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde anlattığını, ayrıca Meclis'te kurulan Susurluk olaylarını soruşturmak için oluşturulan komisyonda bunları detaylı bir şekilde olmasa da dönemine göre anlaşılacağı bir dille anlattığını hatırlatan Çarkın, ''Biz o zaman yetkililerden yardım istedik. 'Bize destek olun, bu iş böyle devam etmesin' dedim. Fakat sonra arkadaşlarımızdan Oğuz Yorulmaz vuruldu, Ahmet Sakarya'ya da kanser dediler. Buna inanmıyorum. Sami Gece'nin ölümüne de kanser dediler'' şeklinde ifade verdi.
Çarkın'ın, ''kendi anlatım ve beyanları, yer gösterme ve otopsi tutanakları ve dosya kapsamında şüphelinin suç işlemek için kurulan örgüt faaliyeti çerçevesinde birden çok insanın tasarlayarak öldürülmesi eylemine katıldığını gösteren olguların bulunması, atılı suçun CMK'nın 100/3. maddesinde sayılı suçlardan olması, delillerin henüz tamamıyla toplanmamış bulunması ve bir tutuklama sebebinin var olması karşısında CMK'nın 100. ve devam maddeleri gereğince tutuklanmasına'' karar verildiği kaydedildi.
Kaynak : haber7.com