Ekonomi:
31 NUMARALI REKLAM ALANI
'Krizlik bir tablo yok'

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli'nin "Fazla para harcamayın, tasarruf yapı' açıklamasından sonra alevlenen 'Kriz mi geliyor' tartışmalarına reel sektörden sonra akademik dünyadan da veto geldi...

Türkiye'nin önde gelen ekonomistlerinden Taner Berksoy, Deniz Gökçe ve Seyfettin Gürsel, dünya ve Türkiye ekonomisindeki son gelişmeleri değerlendirirken, 'Cari açık bir sorun ama kriz tehlikesi yok' mesajı verdi. Avrupa'nın güç kaybedeceğini belirten uzmanlara göre ABD'nin borç tavanı sorununu çözmesine kesin gözüyle bakılıyor.  Akşam'dan Onur Demirhisar, Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Genel Müdür Yardımcısı Turgay Polat, Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Yönetim Kurulu'ndaki üç önemli ekonomistle konuştu...

Turgay Polat: Türkiye küresel krizden nasıl çıktı?

- Taner Berksoy: Temelde şöyle bu küresel krizden çıkışta Türkiye ekonomisi hızlı çıktı. Kamu dengesini çok fazla bozmadan krizden çıkabildi, işsizlik de büyümeyle beraber düşmeye başladı. Bununla birlikte büyümenin yarattığı bir dengesizlik ortaya çıktı. Bu cari denge dediğimiz ekonominin döviz dengesinde ciddi hacimli bir bozulma oldu. Biliyorsunuz cari açık bir miktar finansman gerektiren bir şey ve kriz nedeniyle kürsel sermaye hareketleride zaten bir miktar karakter değiştiriyordu. Dolayısıyla biz bu artan cari açığı büyük bir ölçüde portföy ve borçlanma kredi kullanımıyla finanse etmeye başladık.Yani orada böyle bir risk odağı oluşmaya başladı.Şimdi olağan koşullarda bu riski taşımak mümkün mü?Finansman imkanı bulduğumuz müddetçe çok fazla bir ciddi sorun yaratmadan bunu taşıyabilirsiniz. Ama hep bir risk unsuru olarak durur.

- T.B.: Fakat Herhangi bir şekilde bu riski fiili olarak içeride ya da dışarıda bir gelişme ortaya çıkaracak olursa, orada bir kırılma yaşanır. Bu döviz ucunda kırılma yaşar.Bununla genellikle kurların zıplayıp gitmesi arkasından diğer makro ekonomik büyüklükleri taşımasıyla görürüz.Şimdi biz de bu risk devam ederken dışarıda iki gelişme ortaya çıktı. Bunlardan bir tanesi eskiden de vardı amabu kadar açık dile getirilmezdi. İrlanda'dan başlayan Yunanistan'da daha somut ortaya çıkan Yunanistan'ın borçlarını ödeyememe durumuna geldiği ya da gelmekte olduğu ile ilgili bir sorun ortaya çıktı. Buna Avrupa nasıl müdehale edecek veya edecek mi, nasıl bir tepki gösterecek bilemiyoruz. 110 milyar euroluk bir paket yapıldı. Neticede anlaşıldı ki bu bütçe yetmeyecek.Yeni bir şey yapılmalı diye düşünürken tam bunun üstüne abd'de borç tavanının yükseltilmesi gibi bir konu ortaya çıktı.

İKİNCİ YUMRUĞU ABD'DEN YEMEK HOŞ OLMAZ

- T.P.: ABD'de ki risk nedir, biraz açar mısınız?

- Deniz Gökçe: Onların bir kanunları var. Devletin borç rakamı belli ve bir sınırın üzerine çıkamaz, bunun öteye borçlanabilmesi için temsilciler meclisinin bu limiti yükseltmesi lazım. Eğer bu limiti yükseltmezlerse harcamaları kısmak zorunda kalacaklar. Tam da ekonominin canlanmasını etkileyen harcamaları kısma zorunda kalacaklar. Dolayısıyla Cumhuriyetçiler biz bu harcamalar kısılsa iyi olur gibi düşünürken Demokratlar olmaz öyle şey biz bu borcu alıp ekonomiyi kurtaracağız diye düşünüyorlar.

- T.P.: Sizce hangi tarafın görüşü doğru?

- D.G.: Yani dünyanın bugün kü ortamında bir ile ikinci yumruğu ABD'den yemek çok hoş olmaz.Sonuçta Amerikan ekonomisinde, konu sektörü ve bankacılıktaki problemler tamamen çözülmüş değil.Bunun için de devletin elini cebine sokup harcama yapması lazım.Ama bu bütçe açığı varken borç artıyor. O da limite takılıyor, onun için limiti yükseltmek lazım. Cumhuriyetçiler de böyle giderse borç artacak diye itirazlar yapıyor.

2 AĞUSTOS'A KADAR ÇÖZÜLÜR
- Seyfettin Gürsel: ABD ile ilgili şunu eklemek lazım. Obama ve Demokratlar dahil herkes bunda mutabık; ABD'nin bir orta vadeli borç konsidasyon planına ihtiyacı var. Aksi takdirde doların çöküşü kaçınılmaz.
Ama kısa dönemde canlanma hala sağlam bir zemine oturmadığı için nispeten maliye politikasını gevşek tutmalı yani bütçe açıklarını hemen daraltamıyor. Siz eğer maliye politikasını sıkılaştıracaksanız elinizde iki tane araç var. Ya vergiyı arttıracaksınız ya da harcamaları kısacaksanız. Burada da ABD'deki o demokrat ve cumhuriyetçi ikilemi tamamen ortaya çıkmış durumunda.'Obama':ben mali konvidasyonu vergileri arttırarak yapacağım diyor, diğerleri de özellikle sosyal harcamaları kıs diyor. Savunma harcamalarını da kıstıramıyorlar zaten Obama da buna yeltenmez.Obama'ya sosyal harcamaları kıs diyorlar ama zaten bunun için gelmiş bir başkan Obama bütün başarısı bu sosyal harcamalara bağlı, seçimi tekrar kazanması da bunlara bağlı.Yani burada aslında politik bir kavgayı tabii ki altında ideolojik tercihlerde var ancak sonuçta siyasi bir kavgayla dünyayı hop oturtup hop kaldırıyorlar. 2 Ağustos'a kadar ABD'deki bu karmaşanın çözülmesi bekleniyor.

EN BÜYÜK RAHATSIZLIK ÇİN'DE
- T.B.: Borç limitinin artmaması yeni bir şey değil. Amerika'nın vadesi gelen borçlarını ödememesi yani teknik anlamıyla temerrüde düşmesidir. ABD'nin temerrüde düşmesi karşısında muhatap yerel bankalar değil dev uluslararası bankalar, uluslararası fonlar. Dolayısıyla durum çok ciddi.

- S.G.: Ve bundan en büyük rahatsızlığı çin duyuyor. Çin ABD'ye resmen bu konuyu halledin, bunu duymak bile istemiyoruz diye ultimatom verdi.Çünkü dolar çökerse Çin de ki üç trilyonluk rezervlerinin sanıyorum 2 trilyonu dolar cinsinden olmasından dolayı büyük bir sorun oluşması demektir. Dolar çok düştüğü zaman onları da sıkıştırıyor çünkü parayı dolara bağlamış durumdalar çin parası da dolarla birlikte düşecek. Başta Avrupa olmak üzere bütün dünya kıyameti koparacak. Ya da bırakacaklar dolar karşılarında değerlenecek bu sefer ihracatları, büyümeleri tökezlenecek. Dolayısıyla bütün dünya diken üzerinde ama Çin bu konuda daha fazla rahatsız.

- T.P.: Rusya bu işin neresinde?

- S.G.: Rusya da en iyi petrol müşterisi olarak tabii ki çok rahatsız.Bir de enerjinin fiyatı dolar cinsinden olduğu için esas geliri dolara çok yakından bağlı.Dolayısıyla Rusya'da doların çökmesini istemez, bu ülkeler dolara sahip çıkıyor.

T.P.: Avrupa'ya dönersek orada durumlar nasıl?

Avrupa'nın euro'yu etkileyecek olan ülkelrede borç büyüklüklerinin belli bir sınırı aştıklarını dolayısıyla bunların ödemede zorlanacakları bunlara taze kaynak bulunması gerektiği gibi bir dizi beklenti var.Avrupa çok hızlı karar alamıyor. Merkel Almanya sanki bütün faturayı üstlerine kalmış gibi davranıyor ve kısmen de doğru. Belki biraz da Fransa da olabilir. Merkel'de dayattı ve dedi ki; borç verenlerde karşı tarafın riskini alan kişidir.
Borçlu olan ülkelerin ödeyemeyecek hale geldiği zaman riski alanın ödemesi lazım.Geçen hafta ortaya çıkan yüzonmilyar euro'luk pakette böyle ortaya çıktı.Bankalar ve özel sektörde üstlendi ama orada bana kalırsa beklenti zinciri oluştu.Bu beklenti zinciri üzerinde de spekülatif hareket var.Şöyle bir bakı gelişmelere Yunanistan kısmen düze çıkarken Portekiz ve İtalya değişiyor.Aslında bunların borç karakterleri birbirinden çok farklı.

DEĞERLİ EURO İTALYA İÇİN PRANGA
T.P.: İtalya'nın da Yunanistan gibi bir riski var mı?

T.B.: İtalya Yunanistan'a kıyasla daha yerleşik, üretim hacmi çok olan bir ülke.Borcu nispeten Yunanistan kadar değil.

S.G.: İtalya, Yunanistan'dan sonra borcu en yüksek ülkelerinden biri.İtalya makul faizlerle borcunu piyasadan döndürebiliyordu.Yani yüzde üçbuçuk dört arası. Fakat İtalya'da Taner bey'in de söylediği gibi spekülatif bir hareket ortaya çıktı.Faizler yüzde beş nokta altıya çıktı.Tabii ki bu faizler normalin bayağı üzerinde.Bu faiz oranlarıyla bu borcu döndürmeye kalkarsa İtalya zorlanır. Fakat o arada bütçe açıklarını kapatacak çok daha hızlı bir borç kontağına girecek ki 48 milyar euroluk paketi Berlusconi acil parlamentoya sunması gerekiyor.Berlusconi daha önce bunu geçiştiriyordu. İtalya da hızlıca bütçe açıklarının düşmesi lazım dolayısıyla o bir faiz dışı fazla yaratacak ve borcu ufak ufak düşmeye başlayacak.

T.P.: O zaman İtalya'nın şu anda büyük bir problemi yok mu?

S.G.: Kısa vadede yok ama İtalya'nın şöyle bir problemi var; büyüme olmazsa bu borçları bitiremez.Büyüme yok, büyüme neden yok dersek burada euro önemli bir olay. İtalya o euro'nun içinde ihracatçı bir ülke Yunanistan, Portekiz gibi değil, çok ciddi bir sanayisi var. Aslında ihracatla büyüyebilir fakat bir pranga gibi euro bu ülkenin ayaklarını bağlıyor, çünkü euro değerli dolayısıyla İtalya'nın problemi şu anda bitmedi sadece ertelendi.

AVRUPA'NIN ESKİ İHTİŞAMI KALMAYABİLİR
T.P.:Genel olarak Avrupa nereye gidiyor?

T.B.: Avrupa'nın nereye gittiği belli, küçülecek yani büyümek kaydıyla küçülecek. Ama kendi rakiplerinden ve öteki ülkelerden çok daha yavaş bir şekilde büyüyecek.Kısmi olarakta dünya ekonomisinde daha küçük bir yere gelecek. Avrupa'nın kendi içerisinde ki büyüklükleri de değişecek. Mesela büyük bir ihtimalle Yunanistan iyice küçülmüş bir ülke haline gelecek. Avrupa içerisindeki Almanya bu dinamiğin içerisinde en hızlı büyüyen ülke. Buna nasıl katlanır, katlanamayacağı noktada kendisi finanse etmek zorunda kalır ki buna razı olmaz dolayısıyla Avrupa daha epeyce bir süre böyle çalkalanır. Önümüzdeki beş sene içinde Avrupa'nın eski ihtişamı kalmayabilir.

TÜRKİYE'DE RİSK ÖZEL TARAFTA
T.P.:Türkiye ne durumda? Ekonomik anlamında büyüyor mu?

T.B.:Dünyadaki ve bizde ki cari açığa bakıldığı zaman en kırılgan ülkeyiz. Ticari açık kırılganlık yaratıyor tabii.Dolayısıyla bu işler hem ABD'deki tıkanma ve Avrupa'daki bu durum genelde bir risk beklentilerini değiştiriyor. Risk algısını arttırıyor ve neticede riskten kaçmak ortaya çıkıyor.

T.P.:Ekonomide Türkiye sistematik ilerliyor mu?

2011'deki krizden bu yana gayet sistematik politikalar uygulanıyor. Neticesi de alındı zaten. Bu küresel kriz Türkiye de büyük bir tahribat yaratmadı.

D.G.: Türkiye de gördüğümüz en düşük faiz bu dönemde oldu.Türkiye'nin klasik krizi; banka iflas eder, kur devrilir faiz patlar.Bu yok.Kamu borçluluk ve bütçe açığı oranı en düşükte üstelikte onun üstüne de yüzmilyar dolar döviz rezervi var.Kamunun dış borcu 85 milyar dolar. Şimdi Türkiye'de risk özel tarafta. Türkiye'nin toplam özel sektör kısa vdeli borcu aşağı yukarı 25 milyar dolar bunun 23'ü bankalar.

BANKALARIN 30 MİLYAR DOLAR REZERVİ VAR
T.P.: Riskli bir şey midir bu?

D.G.: Hayır bankaların da 30 milyar dolar döviz rezervi var, 124 milyar dolar kredi borcu bunun 84'ü finansal olmayan şirketlerin 39 ise finansalların, banka, finans kuruluşları gibi

Dolayısıyla Türkiye'nin bunun yanında bir risk yeri daha var o da aşağı yukarı 100 milyar doların üçte ikisi borsadaki yabancı payı 60-65 milyar dolar, 35 milyar doları da kamu kağıdı ama ne kamu kağıdı ne de borsacılar Türkiye'den öyle kolay çıkamazlar.

T.P.: İçeride krizlik bir tablo var mı?

Biz içeride de dışarıda da krizlik bir tablo görmüyoruz. Bu senenin sonuna kadar bu şekilde bir kriz yok.

CARİ AÇIK 70 MİLYAR DOLARI AŞMAZ
T.P.:Kısa vade de Türkiye nerede olacak?

T.B.: Türkiye'nin büyüme hızı özellikle yılsonuna doğru biraz yavaşlar. Buna bağlı olarak işsizlikteki düşme belli bi yerde duracak belki çok hafif yukarı çıkabilir. Kamu alt rafında bir sıkıntı yok, orada da bir denge var. Cari açıklık kimine göre zıplayıp gidecek ama ben o kanaatte değilim en fazla 70 milyar dolar civarında olur.

T.P.: Bu nasıl bir rakam?

T.B.: Ekonominin büyüdüğünü varsayarsak öyle korkulacak bir rakam değil. Dolayısıyla önümüzdeki seneye yavaşlayan bir ekonomi olacak sonbaharda enflasyon kıpırdayacak gibi görünüyor, birazcık zamana yüz tutan bir enflasyon yavaşlayan bir büyüme, işsizlik belli bir yerde duruyor. Cari açığın da belli bir platformda sterilize olmuş gibi göründüğünü düşünüyorum.

 

Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

Her 5 İhracatçıdan Biri Yeni Teşvik Paketinden...
Her 5 ihracatçıdan biri yeni teşvik paketinden faydalanmayı planlıyor. Yatırım planlanan sektörlerin başında...

Haberi Oku