Dünya:
31 NUMARALI REKLAM ALANI
Eşimin eli aza varnıyor....

Her hafta sonu sizlerden gelen sorulara bu köşede, elimizin erdiğince, dilimin döndüğünce cevap vermeye, bizlere açtığınız dert ve sıkıntıları nasıl aşacağınıza dair tavsiyelerde bulunmaya gayret ediyorum....

Cevaplarını merak ettiğiniz sorularınızı, dert edindiğiniz sorun ve tasalarınızı; ister rumuz kullanarak, ister isminizle [email protected] adresinden bize ulaştırabilir ve sırası geldikçe sorularınızın cevaplarını Cumartesi, Pazar günleri bu köşeden takip edebilirsiniz...

UMUTLARIMI YOLLUYORUM YARDIMA İHTİYACIM VAR

Merhaba Sayın Orhan Çınar Hocam,

size web sayfanızdan ulaşmaya çalıştım ve buradan da yazmak istedim. Aşağıdaki yazımda isyanımı ve çaresizliğimi dillendirmeye çalıştım. Yardımlarınıza ihtiyacım var. Yazımla birlikte umutlarımı da yolluyorum.

Saygılarımla

Aydın Tokgöz

ISLAK ZEMİNDE VAR OLMA ÇABASI  

Yağmur yağar yerler ıslanır. Engelleyemezsiniz, engelleyemedim.

Artık yerler ıslak, ıslak zeminde ağır aksak ilerlersiniz. İsteseniz de istemeseniz de yerler ıslak. Yıllardır bu ıslak zeminde yalın ayak yürüyorum. Her adımda içimde bir acı, her solukta başka bir acı, her dokunuşta bambaşka bir acı yaşıyor ruhum. Acılara alıştım. Alışamadığım başka şeyler de var. Ağır, çok ağır, taşıyamıyorum. Buna da alışır mıyım? demek istemiyorum, Alışma da nafile.

Ben doğmadan önce kalıplarım doğmuştu hazırdı ve yaşam şeklim çizilmişti. Bana düşünme fırsatı da verilmemişti hiç kimseye verilmediği gibi. Kendi hayatımı şekillendirme hakkı ben doğmazdan önce benden çalınmıştı belki de. Benim payıma da, bu çizilen yolda ıslak zeminde sürünmek düştü. Kim bilir belki de yaşanan hayatları seyretmekti görevim. Kim vermişti, neden vermişti bu görevi bilmiyorum.

Ne kadar da böyle bir hayata mahkûm edilsem, ne kadar üzerime uymayan hayatı yaşasam, zemin ne kadar da ıslak olsa, yüreğimin derinliklerinde umutlarımı yeşertmeye ve gizli gizli beslemeye çalışıyorum. Yeşeren filizi beslemeli suyunu vermeliyim. Yine benden habersiz bir filiz verdi yaşam. Tutkulu heyecanımı ve var olma heyecanımı hissediyorum. Günlerdir aylardır, yıllardır bununla yaşıyorum bekliyorum. Hep beklediğim gibi. Ne zaman ayağa kalksam hep hüsranla yerime oturuyorum kendi zeminimde ağır aksak yürüyorum. Artık bu heyecanımı yaşamak istiyorum, yaşanmamışlıkları yaşamak, duygularımı dışa vurmak, kendimi var etmek istiyorum. İçeri düşen bir tutsak gibi gün sayıyorum. İçimdeki yaşam özlemi, içimdeki yaşam tutkusu hayallerimi şekillendirdi. Hayallerim beklentilerimle büyümeye başladı taşıyamıyorum, benim için hazırlanan kalıplara sığmaz oldu. Yabancılaşıyor muyum? yoksa ne bilmiyorum. Belki de çaresizliğin yarattığı bir çıkış yolu, belki de var oluşum bilmiyorum. Artık tahammül edemiyorum, ne yaşadığım yere, ne de dokunduğum her yere. Başka bir şey istiyorum başka. Hissediyorum yaklaştım. En ufak bir ışık görse gözlerim, bakacak. En ufak bir ses duysa kulaklarım, duyacak. Öyle bir şey ki bu, çaresizce geleceğe ve yarınlara özlem duymak gibi bir şey. Zeminin ıslaklığını bile bile umutlu olmak, sesimi duyurmaya çalışmak.

Her ne kadar da sessiz çığlığımı duyurmaya çalışsam ve çaba göstersem de kimse duymuyordu. Ne acıdır ki bazen ben bile kendi çığlığımı duyamaz olmuştum. Artık hayata kendi penceremden bakmak istiyordum. Kendi kalıplarımı oluşturmak ve umutla beklediğim yarınlara yelken açma zamanı geldi sanırım. Artık var olma zamanı, içimdeki bu isteğe engel olamıyorum. Olmak da istemiyorum. Sanki bir şeyler yeniden doğacak, sanki bir şeyler yeniden yeşerecek.

Belki de yine yağmur yağacak ve yerler ıslanacak. Ancak bu yağmur benim yağmurum olacak. Yağmuru yağdıran umut olacak ve umut yağmuruyla ıslanacak yerler. Her gün yağmur yağsın isteyeceğim, yalın ayak ıslak ayaklarımla zemini hissedeceğim. 

                                                                                                    Aydın Tokgöz

Sevgili Aydın;

Yazında duygularını ifade etmen çok hoşuma gitti. Maalesef senin tercümanı olduğun duygular pek çok kişide de var olmasına rağmen onlar ifade edememekte. Sen yazında onlara da tercüman olmuşsun.

Ama unutmamalı ki her şey zıddıyla vardır. Siyah beyaz, gece gündüz, acı tatlı, umut umutsuzluk…

Niye ise bizler genelde her şeyin olumsuz yönünü görmekte çok başarılıyız. Bunda da arabesk yaşantımızın büyük bir rolü vardır. Doğrudur yanlıştır tartışılır ama ben arabeski ve melenkolizmi baharatlara benzetirim. Yeteri kadarı lezzet ve güzellik katar fazlası rahatsız eder.

Duyguların ve duygusallığın seni anlayabilecek insanlarla anlam kazanır. O yüzden sen bu güzel duyguları yaşa ama anlaşılmayı bekleme çünkü anlamayacaklar. Yine de yaşamak da güzel dolu dolu yaşa…

Yazılarının devamını bekliyorum…

***

EŞİMİN ELİ AZA VARMIYOR

Orhan bey;

Benim sorunum eşim. Eli aza varmıyor. Bir şey istemeye korkuyorum. Bir kilo istesem, bir koli  getiriyor. Evimiz kiler gibi her köşede çuvalla patates, soğan, koli koli makarna, bu huyu yüzünden çok büyük problemler yaşıyoruz. Nasıl vazgeçirebilirim, saygılar..

                                                                                                       Ev Hanımı

Sevgili ev hanımı;

Sizlerin de bildiği gibi dinimiz bu konuda “yiyiniz, içiniz ama israf etmeyiniz” buyurmaktadır. Anladığım kadarıyla eşin ailesine düşkün ve eli açık birisi. Eğer eşini bu huyundan vazgeçiremiyorsan geriye tek ve çok güzel bir seçenek kalıyor. Yakın çevrende durumu senin kadar iyi olmayan insanlarla fazla gelen ve bozulabilecek şeyleri paylaşmak ve sadaka etmek. Hem israf etmemiş olursun hem de sevap kazanmış daha da önemlisi kocanın cömertliği tartışma değil hayır vesilesi olur.

***

BU TABLO DAYANILABİLECEK TABLO MU?

Pamukkale Üniversitesi Türkçe öğretmenliği son sınıf öğrencisiyim. Dört yıl önce bu mesleği seçerken kendimce bir değerlendirme yapmıştım. Milli Eğitim, Türkçe öğretmenlerini yaklaşık 73 puanla atamıştı. Bu puanı alabileceğimi hani olmadı 3-5 puan yükselse de çalışarak atanabileceğimi düşünerek bu bölümü tercih ettim.  Tercihimi yaptığım yılda puanım sınıf öğretmenliği, okul öncesi öğretmenliği, tarih öğretmenliği, coğrafya öğretmenliği, sosyal bilgiler öğretmenliği gibi öğretmenliklere rahatlıkla yetiyordu. Türkçe öğretmenliği bunların içinde en iyisiydi. Benim puanım yüksekti. Gelecekte yapabileceğim bir öğretmenlik olarak gördüğüm Türkçe öğretmenliğini puanımın da verdiği avantajla kazandım.

Şimdi gelelim günümüze;

Milli Eğitim son öğretmen atamasında Türkçe öğretmeni alımını

kadrolu: 86

sözleşmeli: 84 de kapattığını duyurdu.

Tabi bu puanları duyunca morelimiz fazlasıyla bozuldu ama çalışırsak belki olur deyip başladık çalışmaya.

Ocak ayında;

Milli Eğitim atamaların bundan sonra tek seferde yapılacağını söyledi ve 2011 yılında 55 bin kadrolu öğretmen alımı yapacağı sözünü verdi. Tabi bu haber bizi mutlu etti, Gayret edersek bu iş olacak dedik.

Mayıs ayı geldi. Dediler ki;

2011 yılında kpss sınavı yapılmadan mayıs ayında  Milli Eğitim 30 bin öğretmen ataması yapacak.

YIKILDIK!

Milli eğitime;

2011 kpss sınavından sonra ne kadar öğretmen alımı yapılacak

Bu 30 bin söz verdiğiniz 55 bin kadrolu öğretmen alımına dahil mi?

Gibi sorular sorduk ama hiçbirine geçerli bir cevap alamadık. Kimisi 10 bin kimisi 20 bin daha alacak gibi laflar söylemeye başladı. Miilli Eğitim konuşmayınca ağzı olan konuşuyor tabi.

30 bin öğretmen alımı için taban puanlar;

Okul Öncesi Öğretmenliği : 39 Coğrafya Öğretmenliği: 65 Sınıf Öğretmenliği: 67 Sosyal Bilgiler öğretmenliği: 70 Tarih Öğretmenliği: 75 Türkçe Öğretmenliği: 81

Benim sınava girdiğim yılda bu mesleklerin çoğunun ataması yapılmıyordu. Bunların içinden en güzel ataması yapılan Türkçe öğretmenliğiiydi. Bende çok çalışarak Türkçe öğretmenliğini tutturdum.

Şimdi diyorum keşke kötü bir puan alsaymışım da okul öncesi öğretmenliği falan okusaymışım. Okul öncesi öğretmenliğinden hem de Açıköğretim okuyup 50 puanla atanan öğretmenleri görünce dayanamıyorum.

Ben lisede çalıştım çırpındım Türkçe öğretmenliğini tutturdum. Hiçbir yeri kazanamayan gitti açıköğretimden okul öncesi okudu. O gitti 50 puanla öğretmen olarak atandı, Türkçe öğretmenleri 84 puanla açıkta kaldı.

Ya tabi nasiptir. Onun nasibi böyleymiş. İnşallah herkes için hayırlı bir nasip olur diyorum ama diğer taraftan da bu düzensizliğe, adaletsizliğe dayanamıyorum.

Bu tablo dayanılabilecek bir tablo mu?

Artık kafamı ders çalışmaya toplayamıyorum.

Lütfen bir çıkış yolu gösterin.

Nasıl düşünmem konusunda yardımcı olun.

                                                                                           Mehmet Uyanık

Sevgili Mehmet; 

Senin sorununa benzer o kadar çok e-mail almaktayız ki. Geçen haftalarda da benzer bir soruyu cevaplamıştık ama sizler gibi gelecek vadeden insanların umutsuzlukları bizleri de etkilemekte. O yüzden senin sorunu da cevaplıyorum.

Ben geçmişte on yıl edebiyat öğretmenliği yapmıştım. Daha sonra istifa ederek pek çok işte çalıştım. Ve şu an medyada sizlerin de takip ettiği gibi çalışmaktayım.

Eskiden insanlar bir meslek dalında hem kendileri sonrasında çocukları hatta torunları çalışabilmekteydi. Şimdi ise böyle bir lüksümüz yok. Bir değil birçok alanda kendimizi yetiştirmemiz ve yeni yeni mesleklere uyumlu ve hazır olmalıyız.

Örnek basit olacak ama ormana sadece tavşan avlamak için gidersek ve tavşan bulamazsak elimiz hep boş döneriz. Ama ormana tavşan dahil önümüze çıkabilecek muhtemel avlar için de hazır ve tetikte olursak emin ol ki, o ormandan eli boş dönmeyiz.

Sen ve sizlerde tek bir mesleğe odaklanarak beklerseniz sonuç olumsuz olabilir, o yüzden branşınızla ilgili yan dal sayılabilecek diğer mesleklerde de arayışa girmek daha mantıklı ve garantili olacaktır.

Sevgilerimle…

Orhan Çınar / Haber 7[email protected]

Kaynak : haber7.com

Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

Avrupa da İnsan Hakları İhlalleri Hızla Artıyor..
Amerika merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa da siyasetin hızla sağa kaydığını tespit etti....

Haberi Oku