USAK AB Uzmanı Mustafa Kutlay, "Doğu Akdeniz'de Sertleşen Rekabet: Güney Kıbrıs Rum Kesimi-Türkiye Gerginliği" başlıklı analizinde, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin İsrail ile imzaladığı münhasır ekonomik bölge anlaşması gereği, Doğu Akdeniz'de petrol arama çalışmalarına başlama hamlesinin Türkiye-İsrail gerginliği nedeniyle Doğu Akdeniz'de zaten pamuk ipliğine bağlı olan dengelerin ciddi bir sarsıntıya uğraması anlamına geldiğini dile getirdi.
Kutlay analizinde, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin bu son girişimiyle Kıbrıs sorunu için kritik bir dönem olan ekim ayında dikkatleri dağıtmak istediği, Kıbrıs sorununu denize de taşıyarak çözümün çok daha çetrefil bir hal almasını sağlamaya çalıştığı, gerilen Türkiye-İsrail ilişkilerinden kendi ulusal çıkarları açısından faydaya dönüştürerek yaşadığı iç siyasi ve ekonomik krizi daha az toplumsal tepkiyle aşmayı hedeflediğini kaydetti.
Karşı strateji olarak Türkiye'nin KKTC arasında "Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması" imzaladığı, Doğu Akdeniz'de belirlenen bölgelerde TPAO aracılığıyla petrol aramaya başladığını anımsatan Kutlay, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye'nin karşı hamlesi ile Doğu Akdeniz'de suların fiilen ısındığı bir sürece girildi. Çünkü artık bu coğrafyada 'sıfır toplamlı stratejik bir oyun' başlamış oldu. Bu noktadan itibaren, fiilen durum yaratanın, Doğu Akdeniz'de üstünlüğü ele geçireceğini ve bu mücadelenin taraflardan biri geri adım atana kadar devam edeceğini belirtmek mümkün. En ürküten senaryo ise, petrol arama sırasında iki tarafın kuvvetlerinin karşı karşıya gelmesi. Bu ihtimal birkaç açıdan düşük görünse de tamamen göz ardı edilmemeli."
UZUN VADEDE RUM TARAFI KAYBEDEBİLİR
Doğu Akdeniz'deki gerginlik kontrollü bir düzeyde tutulabilirse, orta ve uzun vadede Rum tarafının daha çok kaybedeceği bir dengenin ortaya çıkabileceğini belirten Kutlay, Türkiye'nin, girişilen rekabette hem ekonomik hem de politik açıdan Rum Kesimi ve Yunanistan ile kıyaslanamayacak ve artan oranda Türkiye'nin lehine değişen bir güç dengesine sahip olduğunu vurguladı.
Kutlay, Rumların orta vadede içinde bulunduğu siyasi belirsizlik ve ekonomik kriz, bir de petrol arama faaliyetlerinin yarattığı ilave finansal yükle birleştirildiğinde bu durumun Rum Kesimi için orta vadede sürdürülmesi çok zor bir 'prestij mücadelesine' dönüşebileceğine işaret etti.
Kutlay, Rum yönetiminin, fiili bir durum yaratarak Kıbrıs sorununu karadan denize taşımayı hedeflediği, üstelik bunu "Kıbrıs Cumhuriyeti" adı altında yaptığından uluslararası kamuoyunun ve Türkiye'nin sessizliğinin Doğu Akdeniz'de Rumların hükümranlığını arttırması ve oldu bitti yaratması gibi yapısal dengeleri daha da bozucu bir etki yapabileceğini belirtti.
Doğu Akdeniz'de sıfır toplamlı bir oyunun başlamış bulunduğunu belirten Kutlay, karşılıklı bağımlılık ve diyalog temelli sorun çözme anlayışına dayalı bir dış politika paradigmasıyla ilerleyen günlerde sondaj krizine çözüm üretebilmenin mümkün olmadığını kaydetti.
Kutlay, şu önerilerde bulundu:
"Bu nedenle, realist güç dengesini öne çıkaran bir politika anlayışıyla hareket eden Rum Kesimi'ne benzer bir stratejiyle mukabelede bulunmak gerekir. Bu açıdan Piri Reis'in Akdeniz'e açılması hamlesinin devamının getirilmesi sayesinde Rum Kesimi'nin ve Yunanistan'ın savunma harcamalarını arttırmasına neden olacak bir kontrollü gerilim süreci başlatılabilir. Türkiye'nin karşı hamlesiyle yaratılacak bu tarz bir dışsallık, krizdeki Rum ekonomisini daha da zora sokarak makul bir zaman zarfında arama faaliyetlerini durdurması ya da çözüm konusunda daha itidalli bir politika çizgisine girilmesi mümkün hale gelebilir."
AA