KÜRŞAD OĞUZ / HABERTURK.COM
Türkiye'deki "Ermeni Soykırımı" tartışmalarında öne sürülen argümanlardan biri hep "bu meseleyi tarihe ve tarihçilere bırakmak lâzım" olmuştu.
"Ermeni Soykırımı'nın inkârının suç sayıldığı yasa"nın gündeme geldiği dönemde ben de hep bunu merak ettim. Acaba Fransız tarihçiler bu yasaya ne tepki veriyor?
Gerçi Fransız siyasetçiler bu meseleyi pek tarihçilere bırakmaya niyetli değiller. Çünkü Cumhurbaşkanlığı seçimlerine 4-5 ay kala sağ ve sol partiler ülkedeki yaklaşık 500 bin Ermeni'ye sempatik görünmek istiyor. Diğer yandan Fransız halkının da pek Türkler gibi düşündüğü söylenemez. Son baktığım anket, Fransızlar'ın yüzde 78'inin bu yasanın çıkmasını onayladığını gösteriyor. Yani sadece "beşte bir Fransız" Türkiye kamuoyunun yanında.
Buna karşın Fransız araştırmacılar ve tarihçiler yasamanın tarihe müdahalesine sonuna kadar karşı çıkıyor. "Tarihi politikacılar yazamaz" diyor Pierre Nora. Pekçok tarihçi gibi o da "Ermeni Soykırımı'nın inkârını cezalandıran yasa"ya iyi gözle bakmıyor.
"TARİHİ POLİTİKACILAR YAZAMAZ"
İktidar partisinin bir milletvekili tarafından önerilen yasa tasarısı soykırımın inkârına bir yıl hapis ve 45 bin Euro para cezası öngörüyor. Sağ ve sol parlamenterlerin çoğunluğu yasanın çıkması için oy kullandı ve yasa parlamentodan bugün geçti. Üstelik "tarihçi ve araştırmacıların bu yasadan muaf tutulmasını öngören" önerge de reddedildi. Yani yasa aynı haliyle Senato'dan da geçerse "Ermeni soykırımı olmayabilir" diyen bir tarihçi de hapis yatacak! Bu yasa aslında 2001'de çıkan ve 1915 – 1917 arasında Ermeniler'e soykırım yapıldığını resmen kabul eden yasanın devamı niteliğinde.
Tarihçiler için milli tarihi ilgilendirmeyen bir konuda Fransa'da bir yasayı oylamak çok sorunlu bir tutum: "Dünyadaki bütün cürümler için yasa mı çıkaracağız? Mesela komünistler tarafından Rusya'da yapılan veya Amerika'daki yerli soykırımı için de mi" diyor tarihçi Gilles Manceron. O, bu yasanın tamamen siyasi çıkarlar için öne sürüldüğünden emin: "Bu yasayı sağcı ve solcu siyasetçiler seçimdeki hedefleri için; Elysee ise Türkiye'ye baskı yapmak ve onu AB'ye almamak için bahane üretmek amacıyla kullanıyor olabilir." Oysa hükümet sözcüsü Valerie Pecresse bu yasanın Türkiye'ye karşı bir saldırı olarak algılanmaması gerektiğini söylemişti.
Manceron'a göre belleklere dönük yasalar aynı kefeye konmamalı. Mesela 1990'da çıkarılan ve Yahudi Soykırımı'nın inkârını suç sayan Gayssot yasasının bir anlamı var zira "antisemitizm geçmişi eskilere uzanan bir fenomen olmasına karşın yeniden hortlayabilir." Buna karşın "Fransa'da anti-Ermeni bir ırkçılık sorunu yok, dolayısıyla Ermeniler'in güvenliğini sağlamak için özel bir yasa çıkarmaya da hiç gerek yok..."
"TARİH TARTIŞMA KAYNAĞI OLARAK KALMALI"
Başka tarihçiler, belleklere dönük yasalara ilişkin daha sert görüşlere sahip. "Siyaset geçmişle ilgilenebilir ama ona düşen, anma törenleriyle kollektif hafızayı yönlendirmek, verilecek tazminatları düzenlemektir; tarihçilere bırakılması gereken tarihi tamamen donduran yasalar yapmak değil" diyor tarihçi Pierre Nora. "Biz resmi tarihe karşıyız ve tarihçinin çalışmalarına zincir vurulmayacağını umuyoruz. Ama bu yasa çıktığı andan itibaren böyle olmayacak. Tarih herşeyden önce bir tartışma kaynağıdır ve demokrasilerde böyle kalmalıdır" diye onu destekliyor tarihçi Christian Delporte.
Onların mücadelesi yeni değil... 1990'da Gayssot yasası araştırmacılar tarafından büyük tepkiyle karşılanmıştı. Pierre Vidal-Naquet iktidarı "resmi bir gerçeklik" yaratmaya çalışmamaya davet etmişti. 2006'da 19 tarihçi Gayssot yasasının, "Ermeni Soykırımı'nı kabul eden yasanın", köleliği insanlığa karşı işlenmiş suç sayan Taubira yasasının ve Fransız sömürgeciliğinin olumlu rolünün milli eğitim müfredatına sokulmasını kabul eden yasanın yürülükten kaldırılmalarını isteyen bir metin imzalamışlardı.
Bu metne imza atan tarihçiler bazı temel prensipleri hatırlatıyor: "Tarih ahlâk değildir. Tarihçinin görevi sorgulamak ve cezalandırmak değil, sadece açıklamaktır. Tarih bugünün kölesi olamaz. Tarihçi tarihe bugünün ideolojik penceresinden bakmaz." Ve daha da ötesi, "Tarih bir yargı nesnesi değildir. Özgür bir ülkede tarihi gerçekleri tanımlamak ne parlamentoya ne de yargı güçlerine düşer..."